Belediyecilikte yeni dönem: Yetkiyi kullan, sorumluluğu alma! -1
Adına şehir denilen, çok sayıda insanın bir merkezde toplanarak yaşadığı yerleşim birimlerinin sayısı ve önemi, yüzlerce insanın tek bir mekanda makineyle üretim yapmasıyla artmıştır. Fabrikalar, örneğin Londra, Paris, İstanbul gibi bilinen şehirleri hızla büyütürken, Manchester, Zonguldak, Kocaeli, Kayseri, Denizli gibi hiç şehir olmayan veya çok küçük olan yerlerde fabrika ve kitle üretiminin yapılmasına bağlı şehirler doğurmuştur.
Sanayi üretimi iş gücü olmadan yürümez. İş gücünün şehirlere gelmesi için ya şehirlerin bir cazibe merkezi haline gelmesi ya da iş gücünün bulunduğu yerde yaşam koşullarının çok kötü olması gerekir. Kısaca doğduğu yerde doymayan, doğduğu yerde can güvenliği kalmayan, doğduğu yerde kendini baskı altında hisseden insanlar ya fabrika üretiminin cazibesine kapılarak akın akın fabrikaların bulunduğu şehirlere ya da taşının toprağının altın olmadığını anlasalar bile iş bulma umuduyla büyük şehirlere gelmişlerdir.
Çok sayıda insanın tek bir merkezde toplanması, insanların yeme, içme, barınma, eğitim gibi temel gereksinimlerinin karşılanmasını, birlikte yaşamın beraberinde getirdiği atık, kanalizasyon, çevre kirliliği, yürüme, dinlenme, toplanma yerleri, gürültü, hava kirliliği gibi yaşam alanlarının üretilmesini, tüm bu işlerin organize edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur.
Büyük kalabalıkların bir araya gelme amaçlarına uygun yaşayabilmeleri için, karmaşık ilişkileri düzene sokacak, çeşitlenen gereksinimlere yanıt verecek, plan ve tasarımları yapacak, kısaca birlikte yaşamı organize edecek bir örgütlenme zorunludur. Bu zorunluluktan doğan örgütlenmenin adına Anayasa ve yasalarımız “belediye” demiştir.
Anayasa’ya göre belediyenin kanunla kurulması, karar organlarının kanunda belirtilmesi, kanunda belirtilen bu karar organlarının seçimle belirlenmesi zorunludur.
Anayasa’nın 127. maddesinde belirtilen, bugün için, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’dur. Belediye Kanunu’nun 3. maddesi belediyeyi tanımlamıştır. Bu tanıma göre belediye, “Belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi”dir.
Belediyenin varlık nedeni, yasanın ifadesiyle “belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını” karşılamaktır.
Belediye Kanunu’nda belirtilen “mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlar” nelerdir? Tek başına yaşasanız da bir aileyle birlikte yaşasanız da bir konuta gereksiniminiz vardır. Bu konut bir sakağa, sokak caddeye, cadde başka caddelere bağlanacaktır. Konut içinde yaşamınızı sürdürebilmek için asgari olarak, enerjiye (elektrik), suya, evsel atıklarınızı evinizden uzaklaştırmaya gereksinimiz vardır. Tüm yaşamınızı evden çıkmadan sürdüremeyeceğinize göre, evinizin kapısından adım attığınız an, başka insanlarla, çevreyle ilişkiye girmek zorundasınız.
Şehir ve şehirde yaşamak öyle bir yaşam biçimidir ki, doğumdan ölüme kadar tüm insani faaliyetlerinizin bir düzen içerisinde sürdürülmesinin güvence altına alınmasını gerektirir. Bu gereksinimlerin tamamı, komşularınızla, sokağınızdaki insanlarla giderek mahalle ve şehrinizde yaşayan insanlarla ortaktır.
Ortak gereksinimlerin tamamını gidermekle görevli olan kuruluş, “belediye”dir. Konut üretmek, üretilen konutların insan yaşamına zarar vermeyecek standartlarda olmasını sağlamak, konutların toplu yaşamı, çevreyi olumsuz etkilemeyecek bir plan içerisinde yapılmasını sağlamak, evinizden çıktığınızda arabaların size çarpmaması için yayaya özgü yol ve kaldırım yapmak, araçlar için park yeri belirlemek, doğumevi yapmak, cenaze defin işlemlerini yerine getirmek, mezarlık yerleri, parklar vb belirlemek belediyelerin görevleridir. 5393 sayılı yasanın belediyelerin görevlerini belirleyen 14 ve 15. maddeleri ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu 7, 8, 9. maddelerinde sıralanan görevleri tek tek yazmak bu yazının sınırlarını aşacak kadar uzundur.
Belediyelerin bu görevlerini nasıl yerine getirecekleri yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Belediyeler de diğer kamu kuruluşları gibi yetkilerini kullanırken, görevlerini yerine getirirken kanun ve yönetmeliklere uygun davranmakla yükümlüdürler. Belediyelerin yasa ve yönetmeliğe uygun davranma zorunluluğuna kısaca “idarenin kanuniliği” ilkesi denilmiştir. İdarenin kanuniliği ilkesi, keyfiliği ortadan kaldıran temel ilkelerden biridir.
Belediye görevlerini yerine getirmezse veya görevlerini yerine getirirken yasa ve yönetmeliklere uygun davranmazsa ne olur? Evimizde su akmaz, iki gün çöp toplanmazsa bakteri üremeye, hastalık yayılmaya başlar, trafik ve yol düzeni korunmazsa gideceğimiz yer eziyete dönüşür. Ne yazık ki belediyenin görevlerini yerine getirmemesi veya mevzuata uygun yerine getirmemesi sadece yaşam kalitesinin düşmesine neden olmaz, can da alır.
– 31 Ocak 2008’de Davutpaşa’da meydana gelen patlama ve yangın nedeniyle 20’si işçi 21 kişi yaşamını yitirdi. 130 kişi yaralandı.
– Ankara’daki Ortadoğu Sanayi ve Ticaret Merkezi (OSTİM) ve İvedik’te 3 Şubat 2011’de yaşanan patlama sonucu 20 işçi yaşamını yitirdi.
– 11 Mart 2012’de Esenyurt Marmara Park AVM inşaatında işçilere barınma amaçlı kullandırılan naylon çadırlarda meydana gelen yangında 11 işçi yaşamını yitirdi.
– 2004 yılında Konya’da bir Kurban Bayramı akşamı Zümrüt Apartmanı çöktü, 92 kişi yaşamını yitirdi. 30 kişi yaralı kurtulabildi.
– 2018’de Kartal’da Yeşilyurt Apartmanı bir gün aniden dakikalar içinde yerle bir oldu, 21 kişi yaşamını yitirdi.
– Kendisi de bir belediye aracıyla hayattan alındıktan sonra her yıl adına hazırlanan, Şule İdil Dere 2018 Türkiye ve İstanbul Hafriyat Kamyonu+Beton Mikseri ve Kamu Hizmeti Can Kaybı Raporu’na göre 2018’de Türkiye’de 253 kişi yalnız trafikteki hafriyat kamyonu ve beton mikseri altında ya da içinde can verdi, 943 kişi yaralandı; hayatını kaybedenlerden 53’ü yaya idi. Bunların dışında Türkiye’de 274 kişi yalnız kamu hizmeti ve kamu araçlarıyla yaşamını yitirdi. Kamu hizmetinde can kaybı en çok belediye hizmetlerinde görüldü: 95 kişi.
Örnek olarak seçtiğimiz bu olayların tamamı belediyelerin hizmet veriş biçimiyle doğrudan ilgilidir. Tamamında belediye yapması gereken bir görevi gerektiği gibi yapmamıştır. Önlem almamıştır, denetim yapmamıştır, insan yaşamına odaklanacağına işe odaklanmıştır, hizmet veriyorum kibrine kapılıp, önlem almayı ihmal etmiştir.
Belediyenin ölüme yol açan bu olaylarda göz ardı ettiği tüm ihmali davranışların ortak paydası, kamu yararını gözetme zorunluluğundan şu veya bu nedenle uzaklaşmasıdır.
Belediye her türlü işlem ve eyleminde kamu yararını gözetmek zorundadır. Belediyenin davranışlarını, kâr güdülemez, birilerine kent rantı yaratmak için belediye işlem veya eylem yapamaz, sırf birilerini zenginleştirmek için imar değişikliği yapamaz. Can güvenliğinden başlayarak yaşam kalitesini artırmak belediyenin varlık nedenidir.
Çok uzağa gitmeden hemen belirtelim, bu ülkede yürürlükte olan “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6. maddesi der ki: “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz.”
Aynı yönetmelik işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilebilmesi için aranan ilk koşulun, “İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak mevzuatta öngörülen tedbirlerin alınmış olmasıdır” der.
Bu cinayetlerin tamamı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmamış olduğu için gerçekleşmiştir. Yani ya bu işyerleri ruhsatsız çalışmaktadır ya da yönetmeliğin aradığı koşulları taşımadıkları halde ruhsat verilerek çalışmalarına izin verilmiştir.
Daha işyerinin açılması aşamasında belediye görevlileri görevlerini gerektiği gibi yapmamışsa, belediye kendi organize ettiği işlerde kendisine ait araçların yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun çalışmasını sağlamıyorsa, yani yasaları çiğniyorsa, bir hukuk devletinde bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde vermeleri gerekir.
Yarın: Türkiye’de belediyeciliğin ana sorunları
4 Mart 2019, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi