Bir kimsenin hiçbir şeyi olmaz mı, o hiçbir şeyi olmayacak kadar garibandı. Kümes gibi bir evde karısı ve kızıyla yaşıyor, karınlarını zor doyuruyorlardı.
Adı Arafa’ydı. Komşu köyde dana çobanlığı yapıyordu. Güz geldiğinde yaydığı erkek danalardan birisini hakkına mahsuben aldı. Artık bir şeyleri vardı.
Bahar geldiğinde tosun olan danasını 1500 liraya sattı. Arafa ömrü boyunca 1500 lirayı bir arada görmemişti. 1500 lirayı alıp tütün tabakasının içinde gezdiriyor, bir vesileyle tabakasını açıp 1500 lirasını göstermekten, parasıyla övünmekten gurur duyuyordu.
Bir akşam danalar darmadağınık, yanında Arafa olmadan köye döndüler. Köylüler Arafa’yı, burnundan süt gelmiş, kafası parçalanmış bir şekilde oturduğu taşın dibinde buldular. Canıyla birlikte tabakası ve 1500 lirası da yok olmuştu.
Jandarmalar, Arafa’nın dana yaydığı bölgede koyun otlatan Çoban Ali’yi gözaltına aldılar. Ali’nin koyunlarını yaydığı ağası hatırlıydı. Karakola eli uzandı, Ali’yi serbest bıraktılar. Gören duyan yoktu. Tek delil, Arafa’nın burnundan gelen koyun sütüydü. Onu da kimin içirdiği belli değil dediler. Ali, ağasının sayesinde bir gün bile yatmadı.
Devletin suçsuz dediğine halk suçsuz demeyi reddetti. Ali’nin adı o günden sonra “Gavur Ali” oldu.
Arafa’dan geriye hiçbir şey kalmadı. Ağıtı bile… Arafa’nın ağıtını anımsayan kalmamıştı. Benim aklımda ise bölük pörçük dizeler kalmış:
“Adım Arafa da gittim talana/Mezarımı kazın para yoluyla/
Adım danacı da tüccar mı sandın/ Bin beş yüz liramı temizcen aldın
Nettim zalım düşman suçum ney idi”…
Arafa’nın kızını Gâvur Ali’nin kuzeninin oğlu ile evlendirdiler. Evlendikten kısa bir süre sonra, kızın kocası Gâvur Ali’yi evine çay içmeye çağırıp, Arafa’nın kızından çay demlemesini istemiş.
Kız, hiçbir şey söylemeden, dışarı çıkmış, kapının önünde duran sıvı DDT’yi (Eskiden çok kullanılan şimdi yasaklanmış olan bir tarım ilacı) dikip başına kendisini öldürmüş, babasının katiline bir bardak çay vermemiş.
Gâvur Ali ise yatağında ölene kadar kötülüğünü sürdürdü derler.
Tos Memed de Gâvur Ali’nin ve ağasının gazabına uğrayan yoksullardandı. Arafa kadar şanssız değildi. Tos Memed kimsenin kapısında çalışmak zorunda olmayacak kadar mal edinmişti. Gâvur Ali’nin ağası her buyurduğunda ona koşturmuyor, burun kıvırıyor arkasını dönüyordu. Ağanın deyimi ile biti canlanmıştı.
Gâvur Ali’yle ağası, Tos Memed’e bir ders vermeye karar verdiler. Bir sabah ahırına girip, yıların emeği 7 ineğini sürüp götürdüler. Tos Memed kahroldu. Nereye koştursa da ineklerini bulamadı. O da ineklerine bir ağıt yaktı. Sordum o ağıtı da anımsayan yok, ben yine aklımda kalanı yazayım dedim:
“Sarı inek kara inek ille boz düve
Sürdüler malı mı oy düve düve
Bir bayramın göre de ikinci bayramın görmeye
Sürdüler malı mı oy düve düve”
Esat askerdeyken kardeşini, silah kaçakçılarının bölgedeki temsilcisi olan, parayla şımarmış, Hacı Mustafa öldürttü. Esat askerden gelince, kardeşinin katillerini yakalatmak için her kapıyı çaldı. Mezarının yerini belirledi, karakoldan keşif yapmaya gelmeden önce katillere haber verildi, gelenler mezara patates çukuru diye tutanak tutup gitti.
Esat baktı devlet onun hakkını aramayacak, kendisi hakkını aramaya karar verdi. Kardeşinin katillerinden birisi ile Hacı Mustafa’yı vurdu. Hacı Mustafa ölmedi sakat kaldı, Esat da dağa çıktı. Esat 12 Eylül darbesi olana kadar dağda gezdi. Hacı Mustafa’ya da bir daha yaklaşamadı. 12 Eylül darbesi olunca teslim oldu. Bir süre yattıktan sonra aflardan yararlanıp çıktığını, başka bir yere yerleştiğini duydum.
Bu anlattığım olaylar 1970-1980 yılları arasında yaşandı. Öyküde geçenlerin tamamı öldü. Bu bayram köyümde çocukluğumda geçen bu olaylar aklıma geldi. Adları unutulmuş, izleri silinmiş, anayasanın güvence altına aldığı yaşam hakları, mülkiyet hakları hak arama özgürlükleri ellerinden alınmış, arkasız yoksul hemşehrilerimi düşündüm.
Garibanın canını, malını koruyamayan hukuk geldi aklıma. Devlet, Arafa gibi, Tos Memed gibi, Esat gibi garibanların haklarını korumadan hukuk devleti olamaz. Devleti hukuk devleti olarak tanımlayan anayasa maddeleri kağıt üzerinde kalır. Gâvur Ali ve arkasındaki güçler yataklarında öldükleri sürece hukuku diriltmek, Arafa gibi hiç yaşamamış olunsa da Tos Memed gibi canını kurtarıp ağıtlara sığınılsa da Esat gibi eline silah alıp hak aransa da olanaklı olmayacaktır.
20 Haziran 2018, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi