Seyahat etmeyi severim. 1982 yılında avukat katibi olarak çalışmaya başladığım günden bugüne kadar, seyahat yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Şimdi azaldı, uzun yolculuklara çıktığınızda yanınıza oturan zorunlu koltuk komşunuzun, önce yolculuk nereye, sonra nerelisin sorusuna verilen yanıta göre kimlerdensin sorularını sorması yolculukların değişmez kuralıydı.
1980’li yıllarda ne iş yapıyorsun sorusu, en son sorulan sorulardandı. 1990’lı yıllarda giderek ne iş yapıyorsun sorusuyla daha fazla karşılaşmaya başladım.
Sosyologlar beni bağışlasın ama bu durumdan kendimce bir sonuç çıkarttım: Nerelisin, kimlerdensin sorusunu yöneltenler, köylü üretim tarzı içerisinde yetişmiş, köyde yaşamasa bile köylü gibi düşünen insanlara işaret ediyordu. Köylü üretim tarzında nerelisin ve kimlerdensin sorusu, senin değer olup olmadığının anahtarıydı. Toplumsal aidiyet, köydeki üretim biriminden ve ait olduğun aşiretten, sülaleden geçerek sağlanıyordu.
Eğer koltuk komşum, ilk olarak ne iş yapıyorsun diye sormuşsa, onun köydeki üretim sürecinde yer almamış, kentli, kapitalist üretim ilişkileri içerisinde var olmuş birisi olduğu sonucunu çıkartıyordum. Kapitalist ürerim biçiminde toplumsal aidiyet noktası, meslek ve işti. Ne iş yapıyorsun sorusunun içerisinde mesleğin varsa, mesleğine uygun bir işte çalışıyorsan toplamsal aidiyetin sağlanmış, aksi halde pek de konuşmaya değmezsin mesajı gizliydi.
Ayrıntı Yayınları Onur Bütün Hoca’nın hazırladığı “Marx’ın İşçi Anketi” kitabını yayımladı. Onur Hoca kadirşinaslık yapıp, kitabı yollamış.
Marx’ın hazırladığı işçi anketine baktığımda ilk sorunun “Mesleğiniz nedir?” sorusu olduğunu görünce, kendimce yolculuklarda koltuk komşularımın sorusu üzerinden yaptığım genellemenin çok da haksız olmadığını düşündüm.
Kapitalizmin emarını çeken bir bilim insanı olan Marx, kapitalist üretimin temel sınıfının içinde bulunduğu koşulları belirlemek için hazırladığı ankete doğal olarak “Mesleğiniz nedir?” sorusuyla başlamış.
Marx anketin ikinci sorusunu, işçinin işverenini belirlemek için hazırlamış. İlginçtir, bugün de iş hukukunun en önemli sorunlarından birisi işçinin işvereninin kim olduğunu saptamaktır.
İşçi işe girer, girdiği işyerinin önünde devasa tabelalarda bir yazı görür. O gördüğü yazı, markadır. İşverenini o marka sanır. İşten atıldığında anlar ki gerçekte işvereni, x Ltd. Şti ya da AŞ Marx, İşçi Anketi’ni 4. bölüm olarak hazırlamış. Birinci bölümdeki sorular işçinin ve işverenin kim olduğunu, işyerinde çalışan işçi sayısını, bu işçilerin yaş ve cinsiyete göre nasıl kümelendiklerini belirlemeye dönük sorulardan oluşturmuş.
Marx’ın İşçi Anketi’nin 2. bölümünde işin düzenlenmesi ve çalışma koşullarına ilişkin sorularla çalışma koşullarını belirlemeye dönük sorulara yer vermiş.
Anketin 3. bölümünde, iş sözleşmesinde işçi ve işverenin haklarının nasıl belirlendiğini ortaya çıkartan sorular sorulmuş. Ücret, ücretin kararlaştırılış biçimi, fazla çalışma ve fazla çalışma ücreti gibi, işverenin işçiye karşı parasal yükümlükleri bu bölümde sorgulanmış.
Marx anketinin 4. bölümünde işçilerin örgütlülük düzeyini, işçi örgütlerinin biçimini netleştiren sorularla işçilerin örgütlülük düzeylerini saptamaya çalışmış.
Ankette yer alan soruların tümüne baktığınızda ankette yer alan soruların tamamının çok ufak tefek ifade değişiklikleri ile bugün içinde geçerli olduğunu görüyorsunuz.
Marx’ın İşçi Anketi’nin güncelliği bize tüm değişim iddialarına karşın değişmeyenleri göstermesi açısından çok önemli.
Değişmeyenlerin başında işverenlerin iş gücü üzerindeki denetimi olgusu geliyor. Bir diğer değişmeyen olgu ise bağımlılık. İşçi işverene hukuki bağımlılık içerisinde yaşamak zorunda. Bağımlı çalışan işçinin örgütlenme zorunluluğu ve örgütlenmeye karşı işveren cephesinden gelen direniş de değişmeyenler arasında.
Marx’ın İşçi Anketi bize işverenlerin iş gücü üzerinde denetimi sürdürmeden kapitalizmin kapitalizm olarak kalamayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor.
İşçi sınıfının değişen dünyada nasıl yaşadığını, ne düşündüğünü, işyerini, çalışma koşullarını, örgütlenmeye olan yaklaşımlarını, sosyal yaşamını, sağlık sorunlarını, arkadaşlık ilişkilerini, eğlenme biçimlerini, gelecek beklentilerini, hayallerini bilmeden, işçi kimdir, nasıl çalışır, nasıl sosyalleşir, nasıl bir evde oturur, nasıl eğlenir, kaç çocuğu vardır, ne düşünür bu ve benzeri soruların yanıtlarını bulmadan kapitalizmi anlamamız olanaklı değildir diye düşünüyorum.
Kapitalist üretim ilişkilerinin, bağımlı işçiye yaptığı etkilere işçinin nesnelliğinin verdiği yanıt kapitalizmi anlamanın önemli bir boyutunu oluşturuyor. Marx’ın İşçi Anketi, işçi sınıfını kendisinden dinleme çabalarının halen güncelliğini yitirmemiş ilk örneklerden birisi.
Bu önemli çalışmayı, Marx’ın İşçi Anketi’ni, unutulduğu, en azından anımsanmadığı bir dönemde bizlere yeniden sunan Onur Bütün Hoca’ya, Ayrıntı Yayınlarına tekrar teşekkür ediyorum.
*Onur Bütün, ‘Marx’ın İşçi Anketi’, Ayrıntı yayınları, 2018
23 Mayıs 2018, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi