İşveren işyerinde yaptığı asıl işleri kağıt üzerinde bölmüş. İşçileri tam 10 taşeron arasında paylaştırmış. Dışarıdan bakınca siz bir işyeri görüyorsunuz, SGK kayıtları size 10 ayrı işveren olduğunu söylüyor.
İşçilerin bir çoğu SGK’ya hangi işveren üzerinden bildirildiklerini dahi bilmiyor. İşverenin kim sorusuna asıl işverenin ismini vererek yanıt veriyorlar.
İşverenin asıl işleri bölerek 10 taşerona vermesi, işçileri taşeron firmalar üzerinden göstermesi yasaya aykırı.
4857 sayılı İş Yasasının 2 maddesine göre bu işçiler, yasal koşullar olmadan taşeron işçisi olarak gösterildikleri için ilk işe girdikleri tarihten itibaren asıl işverenin işçisi olarak kabul edilmeleri gerekiyor.
İşçinin sendika üyesi olurken benim işverenim şu demesi teknik olarak olanaklı değil. e-devlet sistemi üzerinden üyelikte SGK kurumuna hangi işveren üzerinden kayıtlı gösterilmişseniz, üyeliği de o işveren üzerinden yapmak zorundasınız.
Taşeronlar gerçek işveren değil, benim işverenim asıl işverendir deme şansı taşeron işçilerinin üyelik aşamasında yok.
Bu durumda taşeron işçileri ya 4857 sayılı iş yasasının 3. Maddesine göre bu işyerinde taşerona verilen işlerin yasaya aykırı olduğunu, işçilerin gerçekte asıl işverenin işçisi olduğunu tespit ettirecekler.
Asıl işverenin işleri bölerek yasayı dolandığı, iş müfettişleri incelmesiyle veya işçilerin şikayeti üzerine iş müfettişlerinin incelemesi ile belirlendiğinde müfettiş bu belirlemeyi bir rapor haline getirecek.
Müfettişin taşeron ilişkisinin yasaya aykırı kurulduğunu belirleyen raporu işverene tebliğ edilecek. İşveren bu rapora 30 işgünü yetkili iş mahkemesinde itiraz edebilecekler. İtiraz üzerine mahkeme dört ay içerisinde bu itirazı sonuçlandıracak. Mahkemenin verdiği karar işverence temyiz edildiğinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verecek.
Yasanın öngördüğü süreç en iyi olasılıkla, bir yılda tamamlanmış olacak. Eğer karar asıl işlerin taşerona verilmesinin yasaya aykırı olduğu şeklinde çıkarsa taşeronların işveren olarak yapılmış olan tescil işlemleri iptal edilecek. Bir yıl sonra işçilere evet siz asıl işverenin işçisisiniz, asıl işvereni göstererek üye olabilirsiniz denilecek.
Eğer işveren işlerin kendisi açısından kötüye gittiğini düşünürse, henüz daha süreç bitmeden işçilere bir yazı gelecek. Bu yazıda taşeron asıl işverenin kendisiyle yapmış olduğu ihaleyi iptal ettiği için işi kapattığını işçileri de işten çıkarttığını bildirmiş olacak.
İşçiler bu yola başvurmaz, doğrudan taşeronu işveren olarak muhatap kabul edip, 10 ayrı taşeronun hepsinde ayrı ayrı örgütlenip çoğunluğu sağlayabilirler. Teorik olarak olanaklı görünen bu süreç yine en iyimser hesaplamayla bir yıldan azla sürecek. Bir yıl sonra sendika yetki aldığında bu kez hem sendikaya hem işverene taşeron asıl işyeri ile yaptığı sözleşmenin bir yıllık olduğunu, sürenin bittiğini, asıl işverenin yeni ihaleyi bir başka taşerona vermesi nedeniyle işi kapattığını belirten bir yazı gönderecek.
Sendika için bir üçüncü yol daha var. Müfettiş incelmesini beklemeden doğrudan mahkemeye başvurup, işyerinde asıl işlerin 10 taşerona verilmesinin yasaya aykırı olduğunun tespitine, SGK tescillerinin iptaline, işçilerin iş sözleşmesinin kurulduğu andan itibaren asıl işveren işçileri olduğunun belirlenmesine karar verilmesini isteyebilecek.
Bu sonuncu seçeneğe Yargıtay 2017 yılında vermiş olduğu bir kararla kapı açtı. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi dedi ki:
“İşçilerin muvazaalı çalıştırılıp çalıştırılmadığının tespitine göre iş yerlerinde çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığı, yetki tespiti, iş kolu tespitleri ve toplu iş sözleşmesi imzalanması ile üye işçilerin alacak davası açma aşamalarında sendikanın bir kısım hak ve yetkilerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu durumlar gözetildiğinde davacının iş müfettiş raporuna karşı itiraz hakkı yok ise de HMK 106 ve 113. maddeleri çerçevesinde bu tür bir dava açmakta güncel hukuki yararının mevcut olduğunun kabulü gerekir.”(Yar. 22. HD. E. 2017/40952, K. 2017/22871, 25.10.2017 T.)
Yargıtay’ın açtığı yoldan gidilse de sadece işçilerin asıl işverenin işçisi olduğunun tespiti süreci bir yıl alacak. Bir de işverenin yetki itirazını ekleyin nerden baksanız, 10 taşeronu bertaraf edip, sendikanın asıl işverene ulaşması için geçen süre üç yılı bulacak.
İşçilerin bu süreci kısaltmak için, barışçıl toplu eylem haklarını kullanmalarına ise Yargıtay barışçıl toplu eylem hakkının ölçülülük ilkesine aykırı kullanılması olarak nitelendirdi.
Yargıtay
“İşçilerin, işverenin eylem baskısı altında yetki belgesi almayan sendika ile toplu görüşmeye zorlanmasının, yetki tespitine ilişkin prosedürün tümüyle bir tarafa bırakılarak emredici yetki koşullarına aykırı işlem yapılması taleplerinin, işverenin 6356 Sayılı Yasadan kaynaklanan yasal haklarından vazgeçmeye zorlama sureti ile yasal hakkın ihlali niteliğinde olduğu; bu taleplerinin hukuki ve haklı bir dayanağı olmadığı” ”(Yar. 22. HD. E. 2017/39580, K. 2017/19363, 26.09.2017 T.)
sonucuna ulaştı.
Yani, yasa, yargı işçilere diyor ki:
İşveren sendika hakkını kullanılmaz hale getirmek için bir işyerinde asıl işleri 10 taşerona verse de, işçiler sendikalaştığında bu taşeronlarla olan sözleşmemi sona erdirdim diye işçileri kapının önüne koysa da, işveren tüm yasal haklarını kötüye kullanmış olsa da, sen yine de yasal sistemin dışına çıkmayacaksın, sonunda işinden olmaktan başka eline bir şey geçmese de yasal sistemin sana verdiği yoldan gideceksin.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sendika Özgürlükleri Komitesi (SÖK) dedi ki, işçilerin sendikanın tanınması için gerçekleştirdikleri barışçıl toplu eylem yasa dışı olarak kabul edilemez.
Taşeron işçileri takdir sizin. Bu akla mantığa aykırı toplusözleşme düzeni, bu akla mantığa aykırı taşeron sistemini tümden değiştirmeden gerçek anlamda sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakkınız olmayacak. Bu haklara sahip olmadığınız sürece emeğinizin yağmalanması durmayacak. Çare sizde.
14 Mart 2018 / Adaletin İş Yüzü / Evrensel Gazetesi