1998 yılından 2001 yılına kadar sigortasız çalıştırılmış, 2009 yılında iş kazası geçirmiş, hastanede işyeri dışında düştüm, yaralandım demiş, iş kazası bildirimleri yapılmamış.
Son girdiği işyerinde ise 2014 yılında ikinci kez kaza geçirmiş, yine bildirim yapılmamış, kolunda platin olduğundan hareket zorluğu çekiyor. “Sigortasız çalıştığım dönemleri mahkeme yoluyla tespit ettirtebilir miyim? 2009’da geçirdiğim iş kazası için bir şey yapabiliriyim?” diye sormaya gelmiş.
“Neden bugüne kadar bekledin?” dedim. “Ekmek teknemiz dedik, katlandık” dedi. “Gel anlat” dedim, anlattı:
“Çalışmaya başladığımda 17 yaşındaydım. Babam işyerine götürürken ‘Burası senin ekmek teknen, gözünü aç, işi öğren, elin ekmek tutsun, meslek edinirsin, ekmek yediğin tekneye pisleme’ dedi.
Çalıştım, aklıma ne sigorta ne ücret pazarlığı yapmak geldi, sadece çalıştım. Üç yıl sonra askere gittim. Askerden gelince bu kez büyük bir firmanın taşeronunda temizlik işçisi olarak çalışmaya başladım. İşim makinelerin etrafında biriken üretim artıklarını temizlemekti.
Çalışırken kaza geçirdim. Amirim, ‘Ciddiye alma, şimdi sigortaya bildirirsen işyerinin başı ağrır, burası senin ekmek teknen’ dedi, hak verdim sesimi çıkartmadım. Bu işyerinde üç yıl çalıştıktan sonra sağ olsun bir arkadaşımın yardımıyla, kadrolu olarak büyük bir işyerine girdim. İş ağırdı, 2014 yılında da burada kaza geçirdim. Hekim revirde iş kazası diye tutanak tuttu, ama ben hastanede dışarıda düşüp kolumu kırdım dedim. Kadrolu bir iş bulmuştum, ekmek teknem zarar görmesin istedim.”
“Peki şimdi ne değişti de ilk işe girdiğin günden bugüne yatırılmayan sigortaların, bildirilmeyen iş kazaların için dava açmak istiyorsun” dedim.
“Beni yanlış anladınız, ben şimdi çalıştığım işyerine dava açmayı düşünmüyorum. İşçi çıkartacaklarına ilişkin bir söylenti dolaşıyor, olur da beni de işten çıkartırlarsa, emeklilik ve ilk iş kazası nedeniyle bir şeyler yapabilir miyim, diye ön bilgi almaya geldim” dedi.
“Peki, sana istediğin ön bilgiyi vereyim:
1. Sigortasız çalıştığın sürelerin tespitini isteyemezsin, çünkü beş yıllık hak düşürücü süre geçmiş. İşveren SGK’ye hiçbir bildirim yapmadığı için hizmetin geçtiği yılı takip eden yılbaşından itibaren beş yıl geçince hizmet tespit davası açamazsın. Dolayısıyla 1998-2001 yılları arasındaki hizmetlerini sigortalı hizmet olarak kabul ettiremezsin.
2. Geçirdiğin ilk iş kazasında iş kazası tutanağı tutulmadığı, kuruma iş kazası bildirimi yapılmadığı ve tedavi sırasında “İşyeri dışında yaralandım” dediğin için iş kazası sigortasından da yararlanamazsın. İş kazası sigortasından yararlanabilmek için iş kazanın tespiti davası açman, kaza tarihinden itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresi dolmadan iş kazası olduğunu tespit ettirmen, iş kazasını tespit ettirdikten sonra iş kazasına bağlı meslekte kazanma kayıp oranının SGK’ce tespitini istemen gerekir.
Bu süreci sonlandırman için sadece 1 yılın kalmış. Bu durumda risk alıp, tazminat davası açman ve bekletici mesele yaptırman gerekir. Son kaza geçirdiğin işyeri için de aynı süreci izlemelisin” dedim.
Yüzüme bakıp “Oluru yok diyorsun yani” dedi.
Bu kez ben sormaya başladım:
“Sen bu işyerlerinde, senin deyiminle ekmek teknende çalışırken işverene hiç mi yararın olmadı? İşveren senin sayende hiç mi bir şey kazanmadı?”
“Olur mu” dedi, “Ben çalıştım o da kazandı.”
“Peki” dedim, “O zaman, sen ekmek teknem zarar görmesin diye haklarından vazgeçecek kadar işyerine sadık olurken, işveren sana alın terinin karşılığını ödeyerek lütuf mu ediyor, sadaka mı veriyor?”
Önceki yanıtını tekrarlayıp “Olur mu? Çalıştım ben”dedi.
“O halde işveren senin sayende kazanıyorsa, işverenin senin sağlığını gözetmemesi, SGK primlerini yatırmaması, sana zarar vermek değil mi, senin işvereni koruduğun kadar işverenin de seni koruması gerekmez mi?
Nasıl oluyor da senin hakkını araman ekmek teknene hıyanet olarak görülüyor da senin sayende kazanan işverenin sana zarar vermesi, haklarını ödememesi,seni gözetmemesi haksızlık olarak görülmüyor? Nasıl oluyor da senin ekmek teknenin korunması senin sağlığından daha önemli oluyor?”
Bu kez mahcup yüzüme baktı “Ne diyeyim?” dedi, “Öyle terbiye gördük, ekmek teknemiz dedik.”
Bu konuşma 21. yüzyılda, 2018 Türkiyesi’nde bir hafta önce yapıldı. Kayda geçsin istedim. “Ekmek teknesinin” kutsallaştırıldığı, insan sağlığının korunmasının, ekmek teknesinin korunmasından sonra geldiği, sağlığı pahasına ekmek teknesini korumaya öncelik veren işçilerin halen var olduğu, ekmek teknesini koruma adına işçinin sadakatinin halen istismar edildiği bir ülkede, ara buluculuk üzerinden adalet arama aymazlığını yaşayanlara ithaf etmek istedim.
7 Mart 2018 / Adaletin İş Yüzü / Evrensel Gazetesi