İş Yasası’nın 41. maddesi fazla çalışmanın karşılığının nasıl ödeneceğini düzenlemiştir. Maddeye göre “Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir.” Bir saat fazla çalışma yapmış bir işçiye ödenmesi gereken fazla çalışma ücreti bir buçuk saatlik ücrettir.
Fazla çalışma yapan işçiler, biz zamlı ücret istemiyoruz diyerek yapmış oldukları fazla çalışmanın karşılığının serbest zaman olarak ödenmesini isteyebilirler. Bu durumda fazla çalışma karşılığı almaları gereken zamlı ücret yerine fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı serbest zaman olarak kullanabilirler.
İşçi fazla çalışma karşılığı hak ettiği serbest zamanı hak ettiği tarihten itibaren altı ay içerisinde çalışma süreleri içinde kullanmalıdır.
Fazla çalışma karşılığı kullanılan serbest zamanlar için işçinin ücretinden bir kesinti yapılamaz.
Fazla çalışma karşılığının serbest zaman olarak ödenmesi için işçinin zamlı ücret yerine serbest zaman kullanmayı istemiş olması zorunludur. İşçi fazla çalışma karşılığı zamlı ücret isterken, işverenin ben sana zamlı ücret ödemeyi istemiyorum sana zamlı ücret karşılığı serbest zaman kullandırıyorum deme hakkı yoktur.
Gayet açık, net bir yasal düzenleme. Özeti işçi isterse fazla çalışma karşılığı zamlı ücretinin yerine serbest zaman kullanabilir. Tabii ki işçi isterse.
İş Yasası’nın açık net bir diğer maddesi 59. madde. İş Yasası’nın 59. maddesine göre işçi işten çıktığında veya çıkartıldığında hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti işten çıktığı veya çıkartıldığı tarihteki ücreti üzerinden işverence ödenmek zorundadır. İşçinin işten çıkartılma nedeninin yıllık izin ücreti ödenmesi açısından hiçbir önemi yoktur. İşçi haklı bir nedenle işveren tarafından işten çıkartılsa da haklı bir neden olmadan kendisi işi bırakıp gitmiş olsa da hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerinin ücreti işçiye ödenmek zorundadır.
Şimdi bu iki açık yasal düzenlemenin yaşamın içerisinde nasıl uygulandığını bir işyeri uygulaması üzerinden birlikte izleyelim. İşyerinin adı, işçinin adı bende var. Ancak işçi halen çalıştığı için işçiyi işinden etmemek için ismini kullanamıyoruz.
İşyerinin mülkiyeti kamuya ait. İşçi vizeli statüsünde çalışıyor. Vizeli işçi yani kalıcı geçici işçiler. İş sürekli, ancak kağıt üzerinde geçici iş olarak gösteriliyor. İşçi yıllardır çalışıyor ancak her yıl çalışması için Maliye Bakanlığının olur vermesi (vize) gerekiyor. Bu nedenle de kendilerine vizeli işçi diyorlar. Amerikan federal mahkemesi bu durumda olan işçileri “kalıcı geçici işçiler” olarak adlandırıyor.
Vizeli işçileri çalıştıran işveren, (kamu görevlisi) işçilere fazla çalışma karşılıklarının serbest zaman olarak ödeneceğini duyuruyor. Kimse işçilere sormak gereği dahi duymuyor. İşveren fazla çalışma karşılığı boş zaman olarak ödenecektir diyor. Öyle de uygulanıyor.
İşlerin yoğun olduğu mevsimde işçiler fazla çalışma yapıyor, iş yoğunluğunun azaldığı dönemler de işveren yapmış oldukları fazla çalışmaların karşılığını serbest zaman olarak ödüyor. İşçilerin yıllık izinlerini kullanmalarına ise izin vermiyor. Fiilen fazla çalışma karşılığı zamlı ücret yerine kullanılan serbest zamanlar yıllık iznin yerine ikame ediliyor.
İşçilere fazla çalışma yaptıran, işçilere yaptırdığı fazla çalışma karşılığı zamlı ücret yerine serbest zaman kullanmaya zorlayan, işçilere hak ettikleri yıllık izinleri iş yoğunluğu gerekçesi ile kullandırmayan işveren.
Bu işveren işçiler işten çıktığında hak edip de kullanmadıkları yıllık izin sürelerinin ücretlerini ödemek zorunda kalınca, hemen işçilerin yıllık izin haklarını akla getirmeye başlamış.
Birikmiş izinleri topluyor, işçiye bildirimde bulunuyor. “Birikmiş izin süren 300 gün, 180 günlük kısmını kullan seni ücretli yıllık izne çıkartıyorum” diyor.
Yıllık iznin nasıl kullanılması gerektiği, yıllık izin çizelgesi, izin kurulu, iş yasasının kağıt üzerinde kalan genellikle uygulanmayan hükümleri arasında yer alıyor.
İş Yasası’nın işçiyi korumak için getirdiği iki hükmü, işveren tarafından birbirinin yerine ikame edilerek kullanılıyor.
Fazla çalışma karşılığı zamlı ücret yerine serbest zaman kullanımı için gereken işçinin istemi rızası koşulu işveren tarafından ortadan kaldırılıyor.
Yıllık iznin anayasal bir dinlenme hakkı olduğu, yıllık iznin olanaklı oldukça işçinin istediği bir zaman diliminde kullanılması gerektiği hükmü de işveren tarafından kağıt üzerinde bırakılıyor.
Hak edip de kullandırılmayan yıllık izin sürelerinin 59. maddeye göre son ücret üzerinden ödenmesi zorunluluğu da işverenin işçiyi 180 gün izin kullandırmaya zorlamasıyla aşılıyor. Tahmin edileceği gibi işveren işçiyi izne zorladığı dönem kendisi açısından işlerin en düşük seviyede devam ettiği zaman dilimine denk geliyor.
Tüm bunlar mülkiyeti kamuya ait bir işyerinde yapılıyor. Yani mülkiyeti kamuya ait bir işyerinde kamu otoritelerinin gözleri önünde yıllarca İş Yasası’nın emredici hükümleri uygulanmıyor. İş Yasası’na aykırı bir çalışma sistemi kuruluyor. Yasaya aykırı uygulamalar maliyetleri düşürdüğü sürece kimseden ses çıkmıyor. İşçi ses çıkarttığında ise başına ne geleceğini, Başbakanın sözüne güvenip sendika hakkı anayasal bir haktır diye sendikaya üye oldukları için işten atılan işçilerin halinde görüyor.
22 Kasım 2017 / Adaletin İş Yüzü / Evrensel Gazetesi