Metal sektöründe işçiler, biz sendikamızı kendimiz seçmek istiyoruz, işveren güdümündeki sendikaya üye olmak zorunda kalmak istemiyoruz dediler. İşlerinden oldular.
Adı bende saklı bir işçi, kamuda maden sektöründe çalıştığını, işyerinde üyesi oldukları sendikadan istifalar başladığını, hükümete yakın bir sendika kurulduğunu, işçilerin bu sendikaya geçmeye başladığını, geçmeyenlere işverenlerin baskı yapacağı endişesi taşıdığını ve ne yapabileceğini sordu. Ona kendi özgür iradesiyle sendikasını seçmesi halinde işveren baskısını ortadan kaldıracak etkin bir koruma mekanizması gösteremedim. Çünkü hukuk sistemimizde böyle bir etkin koruma yok.
Adı bende saklı metal sektöründe örgütlü bir sendika başkanı, sırf grev hakkını kullandığı için, bir kamu işvereninin, kendisinin sendikacılığı bırakmasını aracıları üzerinden önerdiğini, bu öneriyi kabul etmemesi nedeniyle işçilerin ve sendikasının cezalandırıldığını anlattı.* İşveren toplu iş sözleşmesi yetkisi istemeye çok kısa bir süre kala, sendikanın yarıdan fazla çoğunluğa sahip olmasına engel olacak şekilde 350 yeni işçi almış, yetki tespitinden sonra bu işçileri işten çıkartmış, bir de kendisi bir başka sendika getirip işyerinde bu sendikayı örgütlemişti. Bu sendika işverenin yasaya aykırı işlemini iptal ettirmeye, olayda çıplak gözle görülen, herkesin bildiği muvazaayı kanıtlamaya, işçinin gerçek iradesine göre yetkili sendikayı belirlemeye çalışıyor, adliye koridorlarında sözcüğün gerçek anlamıyla sürünüyor. Üstelik bu sendika hükümete yakın konfederasyona üye olmasına karşın işverenin yasaya karşı yaptığı hileyi aşmak için aylarca mücadele etmek zorunda kalıyor. Aşıp aşmayacağı ise belli değil. Bu sendikacıya sadece, “Anlaşılan o ki işverenin istediği sendika devletin sendikası, senin konfederasyonun ise hükümetin ve gördüğün gibi devletin istediği oluyor”, demekten başka bir şey diyemedim.
Üç örnek üzerinden manzaraya bakalım:
İşçilerin sendika hakları var ama işverenin istediği sendikaya üye olmazlarsa çalışma hakları yok. İşçilerin sendika hakları var, işveren kamuysa kamu otoritesinin istediği sendikaya üye olmayanlar işten atılıyor, ayrımcılığa uğruyorlar. İşçilerin sendika seçme özgürlüklerine güvence getirecek etkin bir koruma mekanizması yok.
İş hukuku hocası açıklıyor, ehliyet toplu iş hukukunda çok önemlidir. Ehliyetsiz sendikanın toplu iş sözleşmesi yapması kabul edilir bir durum değildir.
Gerçekten de ehliyet önemlidir. Genel olarak, bir işi yapma becerisi ve yeteneğine sahip olunduğunu gösteren belgeye ehliyet; ehliyet sahibi kişiye ehil denir.
Bir sendikanın da toplu iş sözleşme yapabilmesi için, sendika olması, yani işverenden ve devletten bağımsız olması gerekir. Toplu iş sözleşmesi ehliyetinin ön koşulu onu var eden unsur, sendikaların işverenden ve devletten bağımsız örgütler olma zorunluluklarıdır.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere, sendika hakkını ele alan tüm uluslararası sözleşmelerde, sendikaların saflığı ilkesi adı verilen, sendikaların işverenden ve devletten bağımsız olma zorunluluğuna vurgu yapılmıştır.
İşverenin desteği ile örgütlenen, kamu kuruluşu yöneticisinin işçilere yaptığı baskıyı arkasına alarak örgütlenen sendikalar, uluslararası hukuka göre sendika dahi değillerdir. Sendika olmadıkları için, teknik iadeyle sendikaların saflığı ilkesine uymadıkları için, diğer şekli koşulları taşısalar da toplu iş sözleşmesi yapma ehliyetleri yoktur. Bu nedenle de imzaladıkları toplu iş sözleşmeleri gerçek anlamda toplu iş sözleşmesi değildir.
İngiltere, Fransa, Almanya gibi sanayileşmiş ülkelerde, kapitalizmin sivriliklerini, işverenden, devletten bağımsız, işçilerin kendi özgür iradeleriyle kurdukları ehil sendikalar, işçilerin mücadelesiyle törpülemişlerdir. Bizde ise ne yazık ki işveren güdümünde sendikalar, sendika hakkı varmış gibi oynamakta, kapitalizmin eşitsizliğini dile getirmekte, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç, Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı-İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay gibi işverenlere kalmaktadır.
Aslında zaten sendikalar işveren güdümünde olduğuna göre, işveren ve devletten icazet almadan örgütlenme olanaklı olmadığına göre, sendikaları da açıktan açığa Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Zeynep Bodur Okyay kursun yönetsin. En azından antikapitalist bir söylemleri var(!)
25 Kasım 2015, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi