Dr. Melike Erdem 2012 yılında çalıştığı hastanenin altıncı katından atlayarak intihar etti. Henüz 30 yaşındaydı. İstanbul Samatya Araştırma Hastanesinde çalışıyordu. Kardeşi, arkasından “…Çalışma şartları ağırdı, onu bunalttı. Çok üzgünüz. Tüm hekimlerin çalışma şartlarının düzeltilmesini istiyoruz. Başka canlar yanmasın” dedi.
Dr. Ersin Arslan. Dedesi kanserden ölen hastasının torunu tarafından 17 Nisan 2012 tarihinde bıçaklanarak öldürüldü. Öldürüldüğünde 30 yaşındaydı.
Hemşire Nazlı Yazıcı 2006 yılında kene tarafından ısırılan hastadan kan alırken iğne yanlışlıkla koluna battı. KKA hastalığından yaşamını yitirdi. Öldüğünde 30 yaşındaydı, altı aylık bebeği vardı.
Zafer Açıkgözoğlu İÜ Tıp Fakültesi hastanesinde taşeron işçi olarak çalışıyordu. Amirleri tarafından acil servisin bodrum katında lağım sularını temizlenmesi görevi yerildi. Temizlik yapan diğer işçilerle birlikte hastalandı. Karaciğer yetmezliği gelişti. Temizlik olayından bir yıl sonra yaşamını yitirdi. Öldüğünde 28 yaşındaydı.
Bu bilgiler 24-25 Ekim tarihleri arasında Ankara’da yapılan “Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Ulusal Kongresi” program kitapçığının arka sayfasında verilen kısa anımsatmalar.
“Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Çalışma Grubu” tarafından hazırlanan, “Şiddetle Başa Çıkmak” başlıklı küçük broşürün kapağına düşülen notlarda yazanlar:
“Acile gelen hiç bir hastayı geri çevirmeyin. İstediklerini yapın gitsinler.”
“Ağrımı dindirsene lan.”
“Acıtmasana lan acil hastasıyım.”
“Hastam ölürse ben size yapacağımı bilirim. Yaşatmam sizi.”
“Senin maaşını ben ödüyorum.”
“Bana bakmaya mecbursun.”
“Senin… koyacağım. Bu örtüler niye kirli.”
“Saatlerdir bekliyorum lan hanginizi öldüreyim.”
“Seninle dışarıda görüşürüz.”
“Oğlumun ilaçlarını benim üstüme yazar mısın? Yazsan ne olur?”
“Şikayet etme başına daha çok iş alırsın.”
“Ne iş yapıyorsunuz burada.”
“Sizi boşuna öldürmüyorlar.”
Kongrede vurguladılar, 2 hastaya bakması gereken hemşirelere 20 hasta düşüyor.
Hastayla, sağlık çalışanını karşı karşıya getiren bir sağlık sistemi.
Sağlık çalışanını ağır iş yükü altında risklere açık çalışmak zorunda bırakan bir sağlık sistemi.
Hastayı bürokrasi, yetersiz ve kalitesiz sağlık hizmetiyle karşı karşıya bırakan bir sağlık sistemi.
Sağlık hizmet sunucularında sağlık hizmeti alıyoruz diye sağlık hizmetlerini piyasaya açan bir sağlık sistemi.
En ucuz, en etkili sağlık hizmetlerinin, hastalıkların nedenlerini ortadan kaldırmaya odaklanmış koruyucu sağlık hizmetleriyle, gerçekleştirilebileceğini görmezden gelen sağlık sistemi.
Ülkeyi teknoloji çöplüğüne dönüştürmüş bir sağlık hizmeti.
Alışveriş merkezi açar gibi her köşe başında özel hastaneler açtıran bir sağlık sistemi.
Ürettiği çözümü “Acile gelen hiç bir hastayı geri çevirmeyin. İstediklerini yapın gitsinler” demenin ötesine geçemeyen, hastalanmış bir sağlık sistemi.
Hastası mutsuz, öfkeli, kendini değersiz, aldatılmış, kaderine terk edilmiş gören bir sağlık sistemi.
Çalışanı bıkkın, bezmiş, ağır çalışma koşulları altında ezilmiş, güvencesiz bırakılmış, bir sağlık sistemi.
Kendi sorunlarının tartışıldığı kongreye gelmek istemeyecek kadar umutsuzluğa kapılmış sağlık çalışanları. Bir avuç kararlı sağlık çalışanının, ısrarla inatla sorunlarını görünür kılma çabası.
Sağlık sisteminin sorunlarını, hükümete, bakanlığa rağmen çözecek olan da bu çaba, arkadaşlarına duyulan bu vefa duygusu, bu kararlılık.
28 Ekim 2015, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi