Soma’da yaşanan toplu iş cinayetinden sonra hükümet sözcüleri tarafından yapılan ilk açıklamalarda mevzuata aykırı hiçbir şey olmadığı belirtilmiş, madenin örnek bir işletme olduğu vurgulanmıştı. Bu durum da ironik olarak “mevzuata uygun öldüler” diye özetlenmişti. Aradan bir hafta geçince ortaya çıkan belgeler, işçilerin anlatımları, Soma’da hiçbir şeyin mevzuata uygun olmadığını ortaya koydu.
Av. Dr. Murat ÖZVERİ*
Soma’da yaşanan toplu iş cinayetinden sonra hükümet sözcüleri tarafından yapılan ilk açıklamalarda mevzuata aykırı hiçbir şey olmadığı belirtilmiş, madenin örnek bir işletme olduğu vurgulanmıştı. Bu durum da ironik olarak “mevzuata uygun öldüler” diye özetlenmişti. Aradan bir hafta geçince ortaya çıkan belgeler, işçilerin anlatımları, Soma’da hiçbir şeyin mevzuata uygun olmadığını ortaya koydu.
MADENİN DEVRİ HİLELİ
Sayıştayın, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 tarihli raporundaki, “Soma Kömürleri AŞ firması eliyle yaptırılan başka bir üretim işi de yine İR: 75153 ruhsat no.lu Eynez yer altı ocağının hizmet alımı yöntemiyle işlettirilmesidir” saptamasından, Soma’da toplu iş cinayetinin işlendiği madende yapılan işlerin hizmet alım sözleşmesine dayandırılmış olduğunu öğreniyoruz**.
YAPIM İŞİNİ HİZMET İŞİ DİYE YUTTURMUŞLAR
Üstelik bu işlem yapılırken Sayıştayın ifadesine göre “BAZI İŞLER İSE YAPIM İŞİ OLMASINA RAĞMEN HİZMET İŞİ OLARAK” değerlendirilmiştir. Sayıştaya göre bu nitelendirme doğru değildir. Sayıştay neden doğru olmadığını şu sözlerle açıklamaktadır:
“Halbuki mahiyet olarak, yapılan işler arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Zira dekapajda kömür rezervi üzerindeki örtü tabakası (toprak, taş vb.) kazılarak, patlatılarak, gevşetilerek öngörülen alanlara taşınmakta, kömür kazı yükleme işinde de kömür kazılarak, patlatılarak, ayıklama, yıkama tesislerine ve öngörülen stok yerlerine taşınmaktadır. Bu itibarla kömür kazı işi de yapım işidir. Bu kapsamda değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.”
Sayıştayın bu tespiti TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu) ile Soma Kömür İşletmeleri AŞ’nin yapı işini hizmet işi olarak gösterip, hizmet alım sözleşmesi yaparak kanuna karşı açıkça muvazaalı, yani hileli bir işlem gerçekleştirmiş olduklarını göstermektedir.
SIRF İŞÇİLİĞİ UCUZLATABİLMEK İÇİN
Madenin sahibi, Maden Yasası’na göre devlettir. Ruhsat hakkı Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ) aittir. Asıl iş, kömür madeni çıkartma işidir. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi yasadaki koşullar gerçekleşmeden yapıldığında yasaya aykırı asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulmuş olur.
Soma’da olduğu gibi işletmede asıl iş bölünmeden tümüyle bir başka işverene “hizmet alım sözleşmesi” yapılarak devredilmesi ise gerçekte yapılan hizmet alımı olmadığı ve yapılan işlerin hizmet alım sözleşmesiyle yapılabilecek işlemler olmaması nedeniyle hileli-muvazaalı asıl işveren-alt işveren durumu ortaya çıkmıştır.
Kamu, yasaya aykırı bir şekilde sırf işçiliği ucuzlatmak için şirketi araya sokmuş, şirketle kamu işletmesi arasındaki yasaya aykırı olarak ucuz maden üretme amacı ihale sözleşmesiyle gizlenmiştir.
ŞİKETLE YAPILAN SÖZLEŞME GEÇERSİZ
Soma’da muvazaa (kanuna karşı hile) yapılmıştır.
Muvazaa,hukuki sorumluluk alanında haksız fiildir.
Yasanın getirmiş olduğu bir yükümlülükten kurtulmak, düşük ücretle kolay kontrol edilecek işçiler çalıştırarak maliyetlerin düşürülmek amacını gizlemek için yapılan hizmet alım sözleşmesi geçersiz olduğu gibi aynı zamanda haksız fiildir. Bir başka anlatımla, Soma’da yapıldığı gibi ucuz işçilik için yapılan kanuna karşı hile, bu ilişkiden zarar gören herkes açısından hukuki sorumluluk alanında “haksız fiil”dir. Yargıtay özellikle haksız fiil boyutuna dikkat çekmek istemiştir. Yargıtaya göre, “Ayrıca muvazaalı bir hukuki muamele ile üçüncü kişinin ızrar edilmesi ona karşı bir haksız eylem niteliğindedir. Üçüncü kişiler muvazaa nedeniyle hakları halele uğratıldığı takdirde haksız fiil sorumluluğuna dayanarak muvazaalı hukuki işlemi yapan taraftan zararının tazminini isteyebilir. Haksız fiil işleyen kimse uygun illiyet bağı çevresine giren bütün zararlardan sorumludur. Ayrıca muvazaa sebebiyle akdin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması sayılan hallerde muvazaa ileri sürülemez”.(Yar. 7. HD. E. 2013/2572, K. 2013/2349, T. 17.09.2013)
DEVLET İŞ CİNAYETİNDEN DİREKT SORUMLU
Soma’da muvazaalı işlem yapan TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu) gerçek işverendir. 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası’nın getirmiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle oluşan iş cinayetlerinden sorumludur.
Soma’da TKİ ile SOMA AŞ arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin altı ısrarla çizilmelidir. Ortada kanuna aykırı bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi yoktur sadece; bununda ötesine geçilmiş, muvazaalı asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulmuştur. Gerçek işveren TKİ’dir. TKİ, 6331 sayılı Yasa’nın kendisine işveren olarak getirmiş olduğu yükümlülüklerden muvazaalı (hileli) hizmet alım sözleşmesi yaparak kaçınmaya çalışmıştır.
TKİ’nin yapmış olduğu bu muvazaalı (hileli) işlem nedeniyle üçüncü kişiler, ölen işçilerin yakınları zarar gördüğü için yukarıda alıntı yapılan Yargıtay kararlarında vurgulanmış olduğu gibi ölen işçilerin yakınları açısından tazminat hukuku alanında haksız fiil sorumluluğu söz konusudur.
TKİ yapmış olduğu bu muvazaalı (hileli) işlemle işveren olarak yükümlüklerini yerine getirmeyerek toplu iş cinayetleri yaşandığı için de ceza hukuku anlamında da sorumluluk ortaya çıkmıştır.
Yasanın kendisine yüklediği yükümlülükleri muvazaalı işlemlerle yerine getirmeyen TKİ, şirketle birlikte olası kast nedeniyle topluca ölüme neden olmaktan soruşturulmalı, ceza hukukçuları bu olgunun üzerinde ısrarla durmalıdır.***
* KOÜ Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Görevlisi.
** Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu SINIRLI SORUMLU Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012 YILI RAPORU” Bu rapor; 03.12.2010 tarih ve 6085 sayılı Kanun ile 08.06.1984 tarih ve 233 sayılı KHK uyarınca düzenlenmiş, Rapor Değerlendirme Kurulunun 04.10.2013 tarih ve 79 sayılı Karar ile 37 nolu oturumunda kabul edilmiştir”
*** Ceza yasasının Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı 83. Maddesi “Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması, b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
KUTU
BORÇLAR KANUNUNDAKİ DÜZENLEME
Yargıtaya göre “muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, kendi gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini arzu etmedikleri, görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir”. (Yar. 22. HD. E. 2013/21049, K. 2013/19112, T. 17.09.2013)
Kamu kuruluşlarının muvazaalı işlem yapmayacakları, üçüncü şahısları aldatacak şekilde, gerçek iradelerini hukuken geçerli bir işlemle gizleme yoluna gitmeyeceklerini peşinen söylemenin doğru olmadığı, muvazaa konusunda kamu kuruluşlarına farklı bir işlem yapılamayacağı Yargıtay kararlarında somutlanmış bir saptamadır. Yargıtaya göre, “Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunamaz. Muvazaaya dayanan bir ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, 4857 sayılı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine şartların oluşmasına rağmen işçinin yararlanamaması, Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur.” (Yar. 22. HD. E. 2012/6667, K. 2012/12185, T. 04.06.2012, Yar. 9. HD. E2012/31079, K. 2013/11184, T04.04.2013)
EVRENSEL 22 Mayıs 2014