Okullar açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2021-2022 öğretim yılında toplam 7 milyon 829 bin 148 öğrenci öğretim görüyor. Bu sayı bize yaklaşık 8 milyon öğrenciyi geleceğe hazırladığımız, bu öğrencilerin aynı zamanda ülkenin geleceğini şekillendireceğini söylüyor. Hemen herkes eğitimin önemi konusunda hemfikir.
Bu öğrencileri geleceğe hazırlayacak olan ise kuşkusuz öğretmenler. Milli Eğitim Bakanlığı da diyor ki, “Öğretmen: Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini yürüten ihtisas sahibi kişidir.”
Öğretmenliğin tanımını yaparken eğitim öğretim amacıyla ihtisas sahibi olma unsurlarından hareket eden bakanlık, uygulamada ihtisas sahibi meslek olarak tanımladığı öğretmenlere eşit çalışma koşulları sağlamaktan ısrarla kaçınıyor. Özellikle ders saat ücreti karşılığı çalışan öğretmenlere eğitim alanında hiçbir hak sahibi olmadan emeğini sunan ‘parya’ statüsü vermekten kaçınmıyor.
Yükümlükleri konusunda kılı kırk yararak kendilerinden hizmet alınan ders saati ücreti karşılığı çalışan öğretmenler artık hak sahibi olmak istiyor. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyenlere kimse bize köle olmasın ama bizi de köleleştirmeyin diye haykırıp zorlu bir hak mücadelesi veriyorlar. Yaşadıkları sorunları ve istemlerini bir rapor halinde getirip, bana kamuyu ile paylaşmam için sundular. Ben de raporun belirli bölümlerini aktarıyorum: Kendilerini “Bizler devlet okullarında ek ders karşılığı ücretli öğretmenlik yapmış, eğitim fakültesi mezunu, formasyon sahibi ücretli öğretmenleriz” sözleriyle tanımlıyorlar. İlk taleplerini “eşit işe eşit hak” olarak formüle ediyorlar. Ancak hemen haklı olarak ücretli öğretmenlerin doğuda kimsenin gitmediği ya da batıda İstanbul gibi hayat pahalılığının yüksek olduğu dezavantajlı bölgelerde görev aldıklarını vurguluyorlar. Kendilerine yapılan haksızlıkları ise şöyle sıralıyorlar:
1- Asgari ücret altında maaş ödeniyor. Aslında bir maaş değil kadrolu öğretmene ek ders olarak verilen ödül bir maaşmış gibi lanse ediliyor.
2- Prim gün sayıları ders saatine göre hesaplandığı için emekli olmaları neredeyse olanaksız. İşsizlik sigortasından yararlanmaları ise söz konusu dahi edilmiyor.
3- Nöbet ücreti ödenmiyor resmen angarya yapmak zorunda bırakılıyorlar.
4- Diğer öğretmenlerin yararlandığı kırtasiye yardımı, aile ve çocuk yardımı alamıyorlar.
5- Milli Eğitim Bakanının her hafta öğretmenlere değer verdiğini göstermek için yaptığı toplantılara Mebbis kaydı verilmediği için katılamıyorlar. Üstelik bu toplantıya katılabilen birçok öğretmenden daha uzun süre çalışmış olan ücretli öğretmenler olmasına karşın toplantıya alınmamaları kendilerini ifade etmelerinin önünde hem büyük engel hem önemli bir ayrımcılık oluşturuyor.
6- Ücretli öğretmenlere öğretmen kimlik kartı verilmiyor. 20 yıl çalışan bir ücretli öğretmenin öğretmen kimlik kartı yok dolayısıyla kadrolu hocanın yararlandığı hiçbir haktan yararlanamıyor. Öğretmenevinde öğretmen olarak kalamıyorlar.
8- Bir kadrolu öğretmenin aldığı yıllık promosyon ücreti bir ücretli öğretmenin dönemlik gelirine denk gelmesine karşın maaş promosyonundan da yoksun bırakılıyorlar.
9- Mazeret izin hakkı tanınmadığı gibi hastalık ve refakat durumlarında sevk ve rapor aldıklarında ücretleri kesiliyor. Hastalık sigortası kapsamında geçici iş göremezlik gelirinden yararlanmalarına izin verilmiyor.
10- Sınıf öğretmenliği ve sosyal kulüplerde görev almak zorunda bırakılmalarına karşın bu hizmetleri karşılığı herhangi bir ücret ödenmeyerek bu yolla da angaryaya zorlanıyorlar.
11- İş güvenceleri yok, kadrolu öğretmen gelince ücretli öğretmenin işine son veriliyor. Bu durum sadece işsiz kalmalarına yol açmıyor, aynı zamanda onurlarının kırılmasına da neden oluyor.
12- Çalışma alanı ve özlük haklarının kısıtlanmasına karşın yükümlülükleri konusunda hiç ayrım yapılmadığı gibi aksine, istenmeyen herhangi bir durumda ilk olarak ücretli öğretmen sorumlu tutularak kolaylıkla günah keçisi konumuna düşürülüyorlar.
13- Deprem bölgesinde çalışan kadrolu öğretmenlerin, okuldaki hizmetlilerin yararlandığı deprem tazminatı ücretli öğretmenlere ödenmiyor. Depremden sonra psikolojisi bozulur diye tayin hakkı verilmiş ancak evi başına yıkılmış çadırdaki ücretli öğretmenin deprem tazminatına el konulmuş durumda.
Sorunlarını dile getirdiklerinde ise muhatapları tarafından onur kırıcı yanıtlar alıyorlar. Hakkını arayan ücretli öğretmene deniliyor ki:
– Ben bu makamda oturduğum sürece size hiçbir şey vermem.
– Sen dilenci misin?
– Gidip limon satın ya da inşaatta çalışın.
– 10 yıl ücretli öğretmenlik yapmış sen beleş bir kadro talebinde mi bulunuyorsun?
– Yapmasaydın.
– Ücretli öğretmenlik diye bir şey yoktur!
– Git tweet at!
– Muhalefeti harekete geçir.
– Bize rapor gönder
– Girişimci olun devlet girişimcilere şu kadar destek veriyor.
Bu ciddiyetsiz onur kırıcı yanıtların yerine önerdikleri çözümleri tartışmak, hak ekseninde uzlaşmak istiyorlar. Önerdikleri çözüm ise yapılmayacak şeyler değil. İstiyorlar ki:
“1- Eğitimde kölelik sistemine bir an önce son verilerek sistem içerisinde sömürülen öğretmenlerin geçmişe yönelik tüm hakları teslim edilmelidir.
2- Ücretli öğretmenlerin okulda geçen yılları KPSS puanına eklenmelidir. Yıllara göre verilecek puanlar mağduriyetleri de ortadan kaldıracaktır. Çok çalışana yüksek puanlar eklenecekken az çalışana az puan eklenecektir. Puanların dönemlik verilmesi daha doğrudur. Yani her dönem için belli bir puan. Bu puanlamalar ücretli öğretmenlerden kısıtlanan maddi ve manevi kaybı giderecek seviyede olmalıdır.
3- Geleceksiz bir iş olamaz! Madem bu sistem kaldırılamıyor. Sistemin önü açılmalıdır. Belli bir süre yapanlar direkt kadroya geçmelidir. Belirlenen sürelerin altında çalışanlarla bir sözleşme imzalanmalı eksik günler tamamlandıktan sonra onlar da kadroya alınmalıdır. 20 yıl çalışanın bile bir yere varamadığı göz önünde bulundurulunca bu da bir çözüm yolu olabilir.”
Son dileklerini ise şu sözlerle dile getiriyorlar:
“Ücretli öğretmenlik sistemi adı altında geçmişini kararttığınız öğretmenlerin bir de geleceklerini karartmayın. Gelecek umut demektir, bari umudumuzu elimizden almayın.”
Bir kez daha vurgulamak gereği duyuyorum. Ders ücreti karşılığı çalıştırılan ve eğitim alanının paryası konumuna düşürülen ücretli öğretmenlerin sorunlarına kulak verip, onları haklı mücadelelerinde desteklemek, ülkenin geleceği gençliği kazanmak için, güvenceli bir toplumda sosyal adalet içerisinde yaşamak isteyen herkesin yok sayamayacağı bir görevdir. Öğretmenin hakkı ödenmez. Onlar haklarını helal etmeye hazırlar, yeter ki kendilerine köle muamelesi yapılmasına son verilsin, analarının ak sütü gibi hak ettikleri hakları verilsin.
25 Eylül2023, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi