Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim barajını aştı.
Seçim barajı Kürtler, sosyalistler, komünistler Meclise giremesin diye konulmuştu. İstikrar diyordu Kenan Evren istikrar. Sık sık 12 Eylül darbesi öncesi Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gönderme yapıyor, Meclisi Cumhurbaşkanı seçemeyerek kriz çıkartmakla suçluyordu. İstikrar için siyasi temsil hakkı kurban edilmeliydi, edildi.
Seçim barajları 1990’lı yılların başından itibaren siyasallaşan Kürt hareketini dizginlemenin bir yolu olarak görüldü, Kürt hareketinin siyasallaşması tehlikesiyle meşrulaştırıldı.
Siyasallaşan Kürt hareketinin sadece bir Kürt hareketi olarak kalması, sadece bir bölgeye hapis olması istendi. Türkiyelileşmemeleri için her şey yapıldı.
Öfke kustular. HDP Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı sonrası Esra Elönü, gibi yandaş yazarları “Ya zılgıt çeke çeke defolun. Sırf Katil Erdoğan demek için kendinizi patlatmışsınızdır siz. Siz Yasin kadar ölemezsiniz” diyebildi.
Sadece 7 Haziran seçimlerine giden yolda HDP tabanının yaşadıklarını sabır taşı yaşasa çatlardı, onlar sabır ettiler. İnsanlığı öldürmek için bomba atanlara, sağduyularıyla insanlık dersi verdiler.
HDP barajı aştı. Sadece Kürtlerin, sadece bir bölgenin partisi olmaktan çıkıp, tüm ötekileştirilenlerin, tüm ezilenlerin ve Türkiye’nin partisi olma yolunda önemli bir eşiği aştı. 12 Eylül rejiminin, siyaseti Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasaları üzerinden vesayet altına alma projesinde çok önemli bir gedik açıldı.
12 Eylül rejimi, sadece siyaseti vesayet altına almamıştı. Sendikaları da iş kolu sendikacılığı üzerinden vesayet altına almıştı.
Türkiye 7 Haziran seçimlerine kilitlenmiş, HDP’nin seçim barajlarını aşıp aşamayacağını tartışırken Bursa Renault işçilerinin eylemi başladı.
Aşırı merkezileşmiş, işçiye yabancılaşmış sendikalar aracılığı ile vesayet altına alınmış işçiler, HDP ile neredeyse eş zamanlı olarak iş kolu barajlarıyla sendikal alanın vesayet altına alınmasına başkaldırdı.
Renault, Tofaş, Ford, Türk Traktör, gibi metal sektörünün ileri gelen işletmeleri, işçilerin sendika seçme özgürlüğünün ne anlama geldiğini işçi eylemleriyle öğrendiler.
Metal iş kolunda farklı farklı işyerlerinde halen işçi direnişleri sürüyor. İşçiler işverenden kendi seçtikleri temsilcileri muhatap almasını istiyorlar. İşveren ve devlet dayatmasıyla sendikalara üye olmak zorunda kalmak istemediklerini, barışçıl toplu eylem hakları ile gösteriyorlar.
Demokratik düzenin olmazsa olmaz iki koşulu 12 Eylül sonrası aynı zaman dilimi içerisinde sınırlandırılmıştı. Aynı zaman dilimi içinde baraj mağduru kesimler sınırları yıkmaya çalışıyorlar.
Evet, seçme ve seçilme hakkı demokratik sistemin var olması için zorunludur. Seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda var olabilmesi ise, örgütlenme hakkının gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bu iki hakkın birlikte olmadığı yerde demokratik sistemin varlığından söz etmek olanaklı değildir.
Seçme ve seçilme hakkını sınırlandıran seçim barajları işlevsiz kılındı. Demokratik bir sistemin inşası için çok önemli olan bu adımın, örgütlenme hakkının sağlanmasıyla tamamlanması gerekiyor.
Şimdi sıra işçilerin örgütlenme hakkını sınırlandıran iş kolu barajlarının işlevsiz kılınmasında. İşçiler bu yola çıktılar ve yatay örgütlenmelerle denetlenmeyen merkezi sendikal yapıların, işveren ve devlet güdümünden çıkamayacağını gösterdiler.
İşçilere, işçi temsilciliğinden başlayıp, işyeri konseyleri, işyeri sendikaları, federasyon, konfederasyona kadar uzanan örgütlenme biçimlerini kendi özgür iradeleri ile seçme ve belirleme hakkı tanınmalıdır. İşçi temsilciliği, işçi konseyleri mutlak anlamda iş güvencesine kavuşturulmalıdır.
İş kolu barajlarıyla mahkum edildikleri sendikalardan istifa eden işçilerin temsilcileriyle işveren, işçilerin sabırlı kararlı tutumları sonucu masaya oturmak zorunda kalacaktır. Sendika hakkından, greve, grevden toplu iş sözleşmesi imzalamaya yetkili sendikanın belirlenme yöntemlerine kadar, 12 Eylül rejiminden kalan toplu pazarlık sistemi, işten atılmayı göze alarak fabrikalarına kapanan işçilerin kararlı eylemliliği ile çöpe atılacaktır.
İşçilerin, işyerlerinde gerçekleştirdikleri barışçıl toplu eylem hakları ile gösterdikleri özgür toplu pazarlığı kurma iradesi iyi okunmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, işçilerin özgür toplu pazarlık hakkını elde etmeleri, vesayetten kurtulma mücadelesi veren siyasetin de özgürleşmesinin güvencesidir.
EVRENSEL GAZETESİ 10 Haziran 2015