Bir aile mahkemesi, bir iş yerinde işçileri üye yapmak isteyen sendika yönetici ve uzmanlarının, iş yerine yaklaşmalarını engellemeye dönük tedbir kararı verdi. Aile mahkemesi tam olarak şöyle dedi:
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 5. maddesi gereğince, karşı tarafların (sendika yöneticisi ve uzmanlarının)
korunan kişilere, (işverene) bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve iş yerine yaklaşmamasına, karşı tarafların, (sendika yöneticisi ve uzmanlarının) korunan kişiyi (işvereni) iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine, tedbir kararının 15 gün süreyle uygulanmasına, karar verdi.
Önce zorunlu birkaç teknik bilgiye değinelim:
Anayasa’nın 9.maddesine göre, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” Anayasa’nın 36. maddesinde de hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddeye göre:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Dolayısıyla hak aramak, hak aramak için dava açmak anayasal koruma altında olan temel bir haktır. Hiç kimse hakkını aradığı için kınanamayacağı gibi, hiçbir mahkeme de hakkını arayana ben senin davana bakmam diyemez, yeter ki dava mahkemenin görev ve yetkisi içinde olsun. Tersinden söyleyecek olursak bir mahkemenin bir davaya bakmasının ön koşulu o davanın görev yetkisi içerisinde olmasıdır.
Görevli ve yetkili mahkemelerde uyuşmazlık, yine Anayasa’yla bağımsızlıkları güvence altına alınmış hakimler tarafından yapılacak yargılamayla sonuca bağlanacaktır. Anayasa’nın 138. maddesi “mahkemelerin bağımsızlığı” başlığı altında şu hükmü getirmiştir:
“Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Özetleyelim: Bir uyuşmazlığın çözümü için dava açmak hak arama özgürlüğünün kullanılmasıdır. Dava bağımsız hakimlerin görev yaptığı mahkemelerde görülür. Hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içerisinde kalan bir davayı görmekten kaçınamaz. Hiçbir mahkeme de görev ve yetkisi içerisinde olmayan davaya bakamaz.
Mahkemelerin görev ve yetkisi ile yargılama usullerini belirleyen yasalar vardır. Bu yasalara genel olarak usul yasaları denilir. İdari yargı yolunda İdari Usul Yasası, adli yargı yolunda, Ceza Mahkemeleri Kanunu, Hukuk Mahkemeleri Kanunu, uyuşmazlığın türüne göre görevli ve yetkili mahkemeleri belirlemiştir. Mahkemelerde görev yapan hakimler bağımsızdır ancak bu onların diledikleri gibi keyfi biçimde yargılama yapıp karar verecekleri anlamına gelmez. Yargılama faaliyeti usul yasalarıyla belirlenmiştir, hakim de bu yasalara uymak zorundadır. Bu nedenle usul hukuku çalışanlar, “Usul keyfiliğe karşı güvencedir” demişlerdir.
Nitekim, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir” demiştir. Sendika yöneticileri ve sendika uzmanları hakkında uzaklaştırmaya ilişkin tedbir kararı veren aile mahkemesi de kanunla kurulmuş bir mahkemedir.
4787 sayılı “Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun” uyarınca kurulmuş bir mahkeme. Mahkemenin kuruluş kanunu mahkemenin neden kurulduğunu görevinin ne olduğunu ve sınırlarını da belirleyerek 1. maddesinde aile mahkemeleri de “Aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan” mahkeme olarak tanımlanmıştır.
Aynı kanun’un 4. maddesi aile mahkemelerinin görevlerini, “Aile hukukundan doğan dava ve işler”, aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi, Kanunlarla verilen diğer görevler olarak sıralamıştır.
Taraflar işçi sendikası ile işverendir.
Taraflar arsındaki sorun sendikal faaliyetten kaynaklanmaktadır.
Sendika üye kaydetmek, işveren de sendikalaşmayı engellemek istediği için taraflar arasında uyuşmazlık çıkmıştır.
İşverenin sendikalaşmayı engellemeye dönük faaliyetlerine karşı sendikanın üye yapma çalışmasının, işçilere üyelik çağrısında bulunup, işverenin yasaya aykırı tutumunu teşhir etmesinin işvereni rahatsız etmesi bir tarafta yer aldığı, işçilerin sendika hakkının korunması diğer tarafta yer aldığı bir uyuşmazlık çıkmış durumdadır. Bir tek cümleyle söylemek gerekirse uyuşmazlığın konusu sendikal faaliyet, tarafları sendika ve işveren ve işçilerdir.
Uyuşmazlığa ilişin karar veren ise aile mahkemesi. Yukarıda aile mahkemesinin görevlerini ve uyuşmazlığın konusunu, taraflarını sıraladık. Görüldüğü gibi aile mahkemesinin görevlerinin arasında sendika ile işveren uyuşmazlıklarına bakılmasını çağrıştıran hiçbir hüküm yoktur. Aile mahkemesi görevli olmadığı bir uyuşmazlığa bakmış ve karar vermiştir.
Üstelik, bu ülkede sendikal faaliyetin nasıl yürütüleceğini ayrıntılarıyla düzenleyen özel bir yasa vardır. Bu yasa da 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’dur. Bu kanun 79. maddesinde görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunu açık net ifadelerle göstermiştir: “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli ve yetkili mahkemelerde görülür.” İş davalarına bakmakla görevli mahkemeler ise, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu tarafından belirlenmiştir. Bu kanun da 5. maddesinde iş mahkemelerinin bakacağı uyuşmazlıkları saydıktan sonra, iş mahkemeleri için “Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar” demiştir.
Tüm bu yasal düzenlemelerin özeti, sendika ile işveren arasında çıkan bir uyuşmazlığa ilişkin aile mahkemesinin karar verme yetkisi yoktur. Bu uyuşmazlıklarda iş mahkemesi görevlidir. Aile mahkemesi görevi içinde yer almayan bir uyuşmazlığa bakarak karar vermiştir.
Diğer yandan mahkeme tedbir kararına dayanak olarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 5. maddesini göstermiş. 6284 sayılı Kanun’un 1. maddesi de kanun amacını şu sözlerle açıklamıştır:
“Amaç, kapsam ve temel ilkeler
Bu kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”
Şimdi sendika yöneticileri ile işveren arasında diyelim gerilim çıktı, diyelim sendika işin ölçüsünü kaçırdı, işveren işine gitmekten korkar hale geldi. Bu durum da Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tarif edilmiştir. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali başlıklı TCK 117. maddesi çerçevesinde sendikacılar veya uzmanlar yargılanır. Bu yargılamayı yapmada görevli mahkeme ise aile mahkemesi değil ceza mahkemesidir.
Çok uzattım farkındayım ancak, bu ülkede sendikal faaliyetin önünde yeteri kadar engel varken bu engellere bir de görevli olmayan aile mahkemesinin, ilgili olmayan bir kanunu uygulayarak tedbir kararı verip, sendikal faaliyeti sekteye uğratacak şekilde karar vermesi tam da pes artık pes dedirten bir durumdur. Vallahi de billahi de aile mahkemesine başvuran avukata da bu kararı veren mahkemeye de pes artık pes. Pes artık pes.
14 Haziran 2023, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi