Eski müttefikler arasında kavga sertleştikçe hukukun aldığı yara büyüyor. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca’nın avukatları sulh ceza hakimleri hakkında İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesinde reddihakim talebinde bulunuyor. Mahkeme reddihakim talebini kabul edip dosyayı tahliye konusunda karar vermesi için İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine gönderiyor, bu mahkemede tahliye kararı veriyor. Kararı uygulamakla görevli infaz savcılığı ise 32. Asliye Ceza Mahkemesinin tahliye kararını uygulamıyor.
Tahliye kararı veren 32. Asliye Ceza Mahkemesi yargı kararını uygulamamak için direnen infaz savcılığını yazdığı yazıyla uyarmak zorunda kalıyor. Mahkeme; uyarısında tahliye kararının kesin olduğunu, itiraza tabi olmadığını, başka bir mahkemenin bu kararın yok hükmünde olduğuna karar vermesinin usul kurallarına ve hukuka aykırı olduğunu, mahkeme kararını yerine getirmeyenlerin suç işlediğini belirtiyor.* İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin tahliye kararı bu uyarıya karşın uygulanmıyor.
Oysa; Anayasa herkesi bağlıyor. Vatandaşların hakları, devlet organlarının yetkileri, görevleri, devletin işleyiş biçimi, Anayasaya uygun olmak zorunda.
Anayasanın 138. maddesinde diyor ki: “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 138. maddesinde “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” yazıyor.
Anayasa’ya göre “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.”
Anayasa’ya uygun davranmaya yemin etmiş bir Cumhurbaşkanı, Başbakan, olay sırasında bile TV’lerden sağa sola, medyaya talimat üzerine talimat yağdırıyorlar. Söylediklerinin anlamı ise açık: Hayır diyorlar yargıçlara, sen iktidarın düşman ilan ettiği birisi lehine karar vermişsen kanuna ve hukuka uygun olsa da benim kanaatlerime göre karar vermemişsin. Senin kanuna, vicdanına göre karar verip vermediğinin tek ölçütü yargıladığın kişinin iktidar tarafından düşman ilan edilip edilmediğini dikkate almandır. Eğer, iktidarın düşman gördüğü biri hakkında lehte bir karar vermişsen, sen darbecisin.
Diyelim ki, 29. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı yanlıştı. Diyelim ki bu mahkemenin dosyayı Asliye Ceza Mahkemesine değil de en yakın Sulh Ceza Hakimliğine göndermesi gerekiyordu.
Diyelim ki İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin tahliye kararı da yanlıştı. Bu yanlışların hiç birisi hiç kimseye suç işleme özgürlüğü vermiyor.
Cumhurbaşkanının, Başbakanın görülmekte olan dava hakkında bu şekilde açıklama yapması suç. Mahkeme kararını uygulamakla görevli infaz savcılığının kararı uygulamıyorum demesi suç, tahliye kararı uygulanmadığı için ceza evinde kalan tutuklulara karşı hep birden hürriyeti tahdit suçu işleniyor. Tüm bu suç iddialarını soruşturacak makamın bulunmaması, var olanların harekete geçmemesi ise tek kelimeyle hukuksuzluk.
Hakimlerin bağımsızlığını korumak için oluşturulduğu, kuruluş yasasında yer alan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) alışılmışın dışında hızla devreye giriyor. HSYK, bir gecede, hakimlerin kanuna ve vicdanına göre karar vermedikleri sonucuna ulaşıp, müfettiş atıyor. Sulh Ceza Hakimlerinin reddi talebini kabul eden 29. Asliye Ceza ve tahliye kararı veren 32. Asliye Ceza Mahkemeleri hakimleri görevden uzaklaştırılıyor. HSYK’nin verdiği karara en azından siyasi gölge düşüyor. Sabah gazetesinin manşetten bu hakimler hakkında “Darbeci 2 Hakimin Cüppesi Çıkarıldı”** diye haber yapması suç ve kişilik haklarına yapılmış ağır bir saldırı.
Bir mahkemenin vermiş olduğu karar hakkında yetkisi olmadığı halde yok hükmündedir diye karar veren 10. Sulh Ceza Hakimliği hakkında Hidayet Karaca’nın avukatlarının yapmış olduğu şikayet, mahkeme kararını uygulamamakta direnen infaz savcılığı hakkında 32. Asliye Ceza Mahkemesince HSYK’ye yapılan şikayetlere ilişkin henüz verilmiş bir karar ise yok. Ancak “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.” Bu şikayetlerden bir şey çıkmayacak gibi görünüyor.
Sonuçta iktidar kazanıyor. Düşman gördüğü birisinin tahliyesini engelliyor. Hukuk bir kez daha kaybediyor. Bir kez daha Anayasa başta olmak üzere yasalar ve yasalara dayalı olarak oluşturulduğu ileri sürülen yargı sistemi, iktidar gücünün altında eziliyor. Bir kez daha muktedirlerin iradesi hukuk olarak tecelli ediyor. Muktedirlerin hukuku ise adaleti yok edip, adaletsizliğe hukuki güvence getirmeye devam ediyor.
Bu olay tek örnek değil. Muktedirlerin hukukunun adaletsizliğini yüzlerce olay da yaşayarak gördük. Bu adaletsizliklere, haksızlığa uğrayanın kim olduğuna bakmadan tepki vermeyi ise öğrenemedik.
*(http://www.cnnturk.com/turkiye/istanbul-32-ve-29-asliye-ceza-mahkemelerinden-karsi-hamle)
**28.04.2015 Tarihli Sabah gazetesi
EVRENSEL GAZETESİ 2 Mayıs 2015