Güzel bir bayram geçirdim. Hani derler ya “Şeker tadında bayramın olsun.” Gerçekten de şeker tadında bir bayram oldu. Çocukluk, gençlik arkadaşlarımdan birkaçı ile bir araya geldik. Ortak geçmişten söz edip anılarda dolaşırken söz ana dilimize geldi. Birlikte büyüdüğümüz arkadaşlarla ortak ana dilimiz Abazaca, Abazacanın da dağlarda yaşayan Abazaların konuştuğu bir lehçesi olan Aşkaruva Abazacası.
Ne var ki sohbet eden dört kişiden sadece birimiz ana dilinde konuşabiliyordu. Bu durum sık olduğu üzere ana dilimizi öğrenmediğimiz için hayıflanma aşamasına geldi. Bir yandan bizimle ana dilimizde konuşmayarak dilimizi öğretmeyen büyüklerimize sistem ederken, diğer yandan “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları ile yaratılan baskıya vurgu yapıp bize ana dilimizi öğretmeyen büyüklerimizin bu tutumlarına gerekçeler ürettik.
Sonra nasıl oldu bilmiyorum ama ana dilinde konuşmayı bilen arkadaşımız örnek verirken “Gulaça” diye bir sözcük kullandı. Anlamını sorduk, “Komşu, komşular demek” dedi. Buraya kadar bir olağanüstülük görmediğim sözcüğün aynı zamanda “kalben yakın olanlar”, “kalben bağlı olanlar” anlamına geldiğini söylediğinde ise kurşun yemişe döndüm.
Benim ana dilim, komşuluğu kalben bağlı olanlar, aralarında kalp bağı bulunanlar olarak tanımlıyor ve ben bu derinliği, bu zenginliği altmış yaşıma merdiven dayadığımda tesadüfen keşfediyordum.
İki insan aynı ana babadan doğar, kardeş olur, aralarında kan bağı vardır denilir. Bu kan bağı soy ağacını oluşturarak dışa doğru genişleyen bir ağaca dönüşür. Amca, dayı, teyze çocukları, onların çocuklarıyla genişleyerek, sülale adı verilen ama ortak atadan gelen bir ilişkiler yumağı oluşturur. Bu süreçte sen belirleyici değilsindir. Senin atanı ve aynı atadan gelen akrabalarını seçme şansın yoktur. En fazla istemiyorsan görüşmez, ilişkileri sınırlandırır çok çok rahatsız olursan seninle ortak atadan geldiğini gösteren soyadını değiştirirsin. Kısaca akrabalarınla olan ilişkin kan bağı aracılığı ile senin dışında belirlenmiş bir ilişkidir.
Komşuların ise senin tercihindir. Bu nedenle “Ev alma komşu al” denilmiş, yaşamını ortak bir mekanda paylaşan kişilerle olan ilişkide uyumun önemine vurgu yapılmıştır. Bu öyle bir yakınlıktır ki “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
Külüne muhtaç olduğun, derdini, neşeni paylaşan, seni kollayıp destek olan, zaman zaman kıskandığın, kıskanıldığın, tatlı rekabetlere girdiğin, birlikte yediğin, içtiğin, sohbet ettiğin, yeri gelip kızdığın, nazlandığın, kapris yaptığın, zaman zaman küsüp konuşmadığın, gürültü yapmasına sinirlendiğin, arabasını bencilce başkalarını düşünmeden park etti diye söylendiğin insanlardır komşu. Belki de bu ilişkide en önemli olan komşuda ötekiyi keşfediyor olmandır. Komşu sana ne kadar yakın olursa olsun bir yanıyla da ötekidir. Bu ötekide sen, senden farklı kültürlerin, inançların bir aileyi, insan ilişkilerini nasıl şekillendirdiğini izleme olanağı bulursun. Aynı şekilde komşun da sende bir başka ötekiyi izler. Böylece karşılıklı bir izlemeyle farklılığı görünür kılarsın, komşun farklılığın görünür kılan senin aynan olur.
İşte bu ilişkinin tamamını bir dil, Abazaca, benim bilmediğim ana dilim, “Kalben yakın olmak, arada kalp bağı olması” olarak tanımlamış ve aralarında kalp bağı olanlara komşu denir demiştir. Gulaça kalben yakın olanlar, komşular. Gel de vurulma.
Bu bayram sadece “Gulaça” üzerinden beni vuran bir sözcük keşfetmedim. Bir başka önemli keşifte daha bulundum. Babamın sevdasını da keşfettim. Babam dört erkek kardeşin tek bacısı olan kız kardeşimize “Guga” diye hitap ederdi. Biz “Guga” sözcüğünün en küçük çocuğa takılmış sıradan, anlamı olmayan bir sözcük olduğunu sanırdık. Daha doğrusu bu isimlendirmenin bir anlamı olduğunu hiç düşünmemiştik. Ta ki Gulaça’nın başındaki “gu” sözcüğünün kalp anlamına geldiğini öğrenene kadar. “Gu” kalpse “Guga” kalple ilgili bir anlam ifade ediyordur diye düşünüp, Abazacasına güvendiğim değerli dostum İbrahim Tavan’ı arayıp “Guga” ne anlama geliyor diye sordum. “Kalbimi çalan anlamına gelir” dedi. Bir kurşun daha yedim. Dört oğlan babası babam tek kızını ölene kadar “kalbimi çalan” diye derin bir sevgi sözcüğü ile sevmiş ve ne kızı ne biz bu derinliği anlamamışız.
Bir dili konuşan insanlar yaşamı paylaştığı, aralarında kan bağı bulunmayan insanları kalbi yakınlık üzerinden tanımlamış, komşularına kalben yakın olanlar anlamında “Gulaça” demişler, bir baba dört erkek evlat sonrası sahip olduğu tek kızını kalbini vererek isimlendirip, ona kalbimi çalan anlamında “Guga” diye seslenmiş, ben bu güzel isimlendirmeyi altmış yaşımda fark etmişsem bir dili yok etmenin, bu dil hangi etnik kökene ait olursa olsun ne büyük bir katliam, ne büyük bir yoksullaştırma olduğunu varın siz ölçün. Ben benim canım olan komşularıma ana dilimde “Gulaça” desem, onları kalben yakın olanlarım diye adlandırsam, bir baba kızını kalbimi çalan anlamında “Guga” diye sevse, bu bize zenginlikten başka ne katabilir? Kültürel zenginlik dedikleri tam da bu değil midir?
Ben zenginleştiğimi düşündüm. Hepsi hepsi iki sözcük de olsa, benim için vakit çok geç de olsa ben komşularıma bundan sonra “Gulaça” diye sesleneceğim, tek bacıma da “Guga” diyeceğim. Bu da bana bayramın kârı olsun.
Benim notum: Beni “Gulaça” sözcüğü ile tanıştıran Gani Özdemir’e teşekkür ediyorum. Her ne kadar Aşkaruva (dağlı) Abazacasındaki lehçe farklarına hakim olmasa da Absuva lehçesine göre sorularımı yanıtlasa da Abazaca duyduğum her sözcüğü danıştığım, “Guga” sözcüğünün güzel anlamını öğreten değerli dostum Av. İbrahim Tavan’a da teşekkür ederim.
İbrahim Tavan’ın Notu: Abazacanın Absuva lehçesinde komşu, “Agulaçua”, kalp ise “agu” olarak söyleniyor. Anlamda ise bir fark yok.
26 Nisan 2023, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi