Menu

Utanma duygusunu yitirmek

15 February 2023 - Adaletin İş Yüzü

Önümde bir metin var. Temmuz 2021 tarihini taşıyor. TBMM Araştırma Komisyonu raporu. Toplamı 499 sayfadan oluşmuş. Tam olarak şu başlığı taşıyor: “Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi için Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu.”

Rapor oldukça kapsamlı, içerisinde yok yok. Rapor, Türkiye coğrafyasının deprem üreten bir coğrafya olduğunu vurgulayarak başlıyor ve diyor ki:

“Ülkemizde en çok hasar verici etkiye sahip afet türü ise şüphesiz depremdir.”

“Türkiye’de 1900-2020 yılları arasında kayıtlara geçen, can kaybına veya hasara neden olan 250 civarında büyük deprem meydana gelmiştir.”

“Türkiye’de 1900-2020 yılları arasında yaşanan depremlerde 87.811 kişi hayatını kaybetmiştir.”

“Yaşanan gelişmeler sonucunda; afetlerin meydana getirdiği zararları en aza indirmek ve alınacak önlemleri belirleyerek etkin bir afet yönetimi oluşturmak için etkili bir mevzuat ile strateji ve politika belgelerinin geliştirilmesinin önemli olduğu görülmüştür.”

Raporda depremle ilgili mevzuat tek tek özetlenmiş, beş yıllık kalkınma planlarında depreme ilişkin alınması gereken önlemlerin sıralandığı belirtilmiş. Rapora göre:

“Kamu, özel sektör, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP 2012-2023) hazırlanmıştır.”

“Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ise 3/1/2014 tarih ve 28871 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.”

Afet halinde kimin nasıl harekete geçeceği, hangi kurumların bakanlıklardan başlayarak görevli olduğu da belirtilmiş. Eksiklikler belirlenmiş, çözümler de sıralanmış.

Kısaca depreme, depremin yaratacağı risklere, bu risklerin ortadan aldırılması için yapılması gerekenlere kadar her şey bir buçuk yıl önceki Temmuz 2021 tarihli TBMM araştırma raporunda var.

Bu rapora göre deprem öngörülemez, bilinemez bir doğa olayı değil. Bu ülkenin bir gerçeği. Deprem kaçınılmaz, ancak ağır sonuçlarından kaçınmak mümkün.

Depremin yarattığı olumsuz sonuçlardan kaçınmak için gerekli bilgi var, kural var, hukuk var, kurumsal yapılar var, ancak hepsi kağıt üzerinde kalmış durumda.

Bilginin, kuralın, kâğıt üzerinde kaldığı, sadece kâr hırsının kentleri şekillendirdiği koşullarda ortaya çıkan acı sonuçlar hepimizi kahrediyor. Acı içerisindeyiz. Çaresizlik içerisindeyiz ve utanıyoruz. İnsan ısındığı için utanır mı? Utanıyoruz. Isınabiliyor olmaktan, sıcacık evlerimizde yaşıyor olmaktan utanıyoruz.

Biz utanıyoruz da yukarıda raporda ifade edilen saptamaların diliyle söyleyelim, inşasında yeterli mühendislik ve denetim hizmeti alınmayan binalara ruhsat verenler, insanları bu binalarda yaşamak zorunda bırakan yöneticiler yaptıklarından utanmıyor, sorumluluk duymuyorlar. Yönetmeliklerle uyumsuz bina yapanlar, uygun olmayan zayıf tasarım yapan, işçilikten, malzemeden çalan, bu şekilde yapılan binaları imar aflarıyla ranta çeviren, bu ranttan beslenenler, siyasisi, müteahhidi, malzemecisi, kısaca bina üretiminde görev alan ayrımsız herkes hukuka saygı duymuyor, hukuktan korkmuyorlar. Daha kötüsü, utanmıyorlar.

Sorumlu olanların utanma duygularını yitirdiği yerde yaşanan felaket karşısında utanmak bize düşüyor. Binlerce insanın canını yitirdiği, binlerce insanın soğukla açlıkla mücadele ettiği, yetersizlik içerisinde çaresiz bırakıldığı sonuçlar karşısında rahatsız olmadan sahip olduklarımızdan utanmadan yaşayamaz hale geliyoruz.

Görmeliyiz ki sorumlu olanların utanmadığı yerde, utanmazlık yapısal hale gelmiş, sistemleşmiş demektir. Utanmazlık bu yağmacı sistemin ahlakıdır. Utanmaz, pişkin, her durumda zeytinyağı gibi üste çıkabilme bu sistemi üreten, bu sistemden beslenenlerin tipik davranış biçimidir.

Sorun aç gözlü müteahhit, iş bilmez yöneticiler olmaktan çok derinde yatmaktadır. Sorun, sistemden kaynaklanmakta, sistem utanma duygusunu yitirmiş insan üreterek varlığını devam ettirmektedir. Onların yerine biz utandığımız, utanmazlara utanmaz olduklarını söylemediğimiz sürece sistem varlığını devam ettirecek, biz utancımızla acımızla yüz yüze kalarak yaşamak zorunda kalmaya devam edeceğiz.

 

15 Şubat 2023, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi

Sosyal Medya'da Paylaş!
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterEmail this to someone

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>