17 Ağustos 1999 depreminden bir süre sonra Kocaeli’de bulunan sendikalar Ankara’ya “Sosyal Devlete Sahip Çıkma Yürüyüşü” düzenlediler. Sırasıyla Sakarya, Düzce, Bolu ve Ankara il sınırlarında pankartlarıyla yürüdüler. Taleplerini içeren bir dilekçeyi Ankara’da Meclis Başkanına verip döndüler.
Yürüyüş boyunca yanlarında kendilerini genel olarak emek dostu olarak tanımlayan değişik görüşlerden gençler, siyasi parti temsilcileri, dernek yöneticileri de vardı.
Geçtikleri her ilin girişinde güvenlik kuvvetlerince durduruldular. Bu durdurulmalarda sendikaların demokratik baskı grubu olarak görüşlerini etkili ve barışçıl bir şekilde duyurma hakları olduğunu söylediler. Yürüyüş ufak tefek itiş kakışların dışında olaysız geçti.
Sendikalar yarın da benzer bir yürüyüş düzenlerse ne olacak? Örneğin hükümetin vergi politikalarını değiştirmesi için, asgari ücretin vergi dışı bırakılması için, çalışandan alınan dolaylı vergilerin düşürülüp servetin vergilendirilmesi taleplerini iletmek için Ankara’ya yürüme kararı alabilirler.
Eğer İç Güvenlik Paketi adı altında Mecliste bekleyen tasarı yasalaşırsa, tasarının 7. maddesiyle değiştirilen İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesine eklenen fıkralara dayanarak vali, bu yürüyüşün şiddet olaylarının yaygınlaşmasına, kamu düzeninin bozulmasına yol açabileceğine karar verebilir. Vali yürüyüşü bu şekilde görüp yasaklayabilir ya da örneğin yürüyenlerin il merkezine girmeden çevre yolundan devam etmesini bir tedbir olarak belirleyip, yürüyenlere tebliğ edebilir. Yürüyüşü yapanlar, amaçlarının halka seslerini duyurmak olduğunu, bu nedenle şehir merkezinden yürümeleri gerektiğinde ısrar ederlerse, tasarıya göre üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları istemiyle yargılanmayı da göze almak zorundadırlar.
VALİYE VERİLEN YETKİ HUKUKA AYKIRIDIR
Bir valinin suç tanımlaması yapabilmesinin, ceza hukukuna,“hakim suçların kanuniliği ilkesi”ne aykırılığını bir yana bıraktım; bu örnekte önünüzde iki seçenek kalacaktır: ya görüşlerinizi dağlara bayırlara anlatmaya ya da bir yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaya razı olacaksınız.
Sendikalar toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarını kullanıp miting yaparsa mitinge katılanların bir kısmı yüzünü gizlediğinde ya da polisin attığı gazdan etkilenmemek için maske taktığında, İç Güvenlik Paketi yasalaştığında bir yasal miting bu yasayla anında terör rejiminin uygulandığı yasa dışı bir mitinge dönüştürülebilecektir.
Grev yapılan işyerinin önünde grev çadırı kurmak, bu işyerinde grev vardır ibaresinin dışında pankart asmak nedense yasaktır ancak grev süresince soğuk olur sıcak olur, bu çadıra ihtiyaç olur her zaman. Yasak olmasına karşın sendikalar bir anlamda Kabahatler Kanunu’ndaki idari para cezasını ödemeyi göze alıp, grevde davul çaldırır, grev çadırı kurar, sorunlarını dile getiren pankart ve dövizler asabilirler.
İç Güvenlik Paketi yasalaşırsa sendikaların “kabahat” olarak nitelendirilen tüm bu etkinlikleri, nitelik değiştirip doğrudan suç haline gelecek ve sendikalar idari para cezası ödemeyi değil, hapis cezasını göze almak zorunda kalacaklardır.
Sendikaların sadece grev değil, yargı kararlarıyla da kabul edilmiş barışçıl toplu eylem hakları vardır. Yargı, son çare olarak kullanılmış olması, ölçülülük ilkesine uygun olması, barışçıl olması gibi koşullara bağlı olarak sendikaların grev dışı toplu eylem haklarının uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan bir hak olduğunu kabul etmiştir.
İç Güvenlik Paketi yasalaştığında Yargının uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan bir hak olarak gördüğü barışçıl toplu eylem hakkı, bir valinin, “Barışçıl toplu eylemin şiddet olaylarının yaygınlaşmasına yol açabileceği endişesine kapılması” halinde toplu eylem hakkının yasaklanmasını ve ısrar edenlerin hapis cezasını göze almalarını beraberinde getirecektir.
DEVLET YASAL GREVİ YASAKLARKEN YETKİLİ VALİ NE YAPMAZ!
Özellikle 1980 sonrasında birkaç özel durum dışında, mülki amir ve güvenlik güçlerinin sendika ile işverenlerin karşı karşıya geldiği durumlarda sendika ve işçileri yasal sınırları zorlayan taraf olarak gördükleri gerçeği unutulmamalıdır.
Güvenlik görevlileri tarafından grev çadırlarının yıkılması, pankartların sökülmesi konusunda onlarca örnek varken, güvenlik görevlilerinin işverenlerin yasal bir grevi kırmak için, yasaya aykırı bir şekilde grevdeki işçinin yaptığı işte işçi çalıştırmalarını engellemeye dönük önlem almaları hiç görülmemiştir. Hatta işveren örgütleri, işçilerin yasal haklarını yasa dışı eylem olarak göstermiş, işçileri ve sendikaları cezalarla tehdit etmişler, işveren sendikası MESS bir de “Kanun Dışı Davranışlarda İşverenlerce İzlenecek Yol” isimli kitapçık yayımlayarak işverenlere işçileri şikayet etme konusunda rehber bile hazırlamıştır. (https://www.mess.org.tr/ti.asp?eid=1605&icid=0)
Cam, metal, kağıt, lastik grevlerinin, kısaca etkili olabilecek her grevi milli güvenliğe, genel sağlığa aykırı bularak erteleme adı altında yasaklamaktan çekinmeyen bir hükümetin atadığı valilerin, ellerindeki yetkiyi en az hükümet kadar işçiler aleyhine kullanacaklarını söylemek için kahin olmaya da gerek yoktur. İç Güvenlik Paketi’nin yasalaşması sendikaların demokratik baskı grubu niteliklerinin, barışçıl toplu eylem haklarının idam fermanı, yasal grevi uygulama olanaklarının sınırlandırılması demektir.
EVRENSEL GAZETESİ 14 Mart 2015