Taşeron işçi sorununu çözmek için, taşeron işçilerine ilk işe girdikleri andan itibaren asıl işveren işçisi olarak işlem yapmak yeterlidir. Çözüm basit ve nettir. Taşeron işçisi aynı işi yaptığı asıl işveren işçisi gibi sendikaya üye olabilmeli, asıl işveren işçisinin yararlandığı toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmelidir.
Taşeron işçisinin emsali işçi olarak kendisiyle aynı işi yapan sendikalı işçi alınmalıdır. Böylece taşeron işçileri yıllardır kendileri ile aynı işi yapan işçilerle aynı çalışma koşullarına sahip hale gelecektir.
Unutmamak gerek:
Taşeron işçisi işe girdiğinde yasaya aykırı taşeron ilişkisi kurulduğu için sendikaya üye olmamış işçidir. İşveren ve taşeronun yasaya aykırı uygulaması nedeniyle cezalandırılmamalı, geçmişe dönük hakları sendika üyesi olabilseydi alabileceği haklar esas alınarak ödenmelidir.
Taşeron işçisi sendika hakkına kavuştuğu, kendisiyle aynı işi yapan sendikalı asıl işveren işçisiyle aynı ücret ve sosyal hakları aldığında ötekileştirilmekten kurtulacak, insan yerine konulmamasının, emeğinin değersizleştirilmesinin önüne de geçilmiş olacaktır.
Taşeron işçileri kendilerinin neden olmadığı bir mağduriyetin yıllardır bedelini ödediler. Taşeron işçileri sadece düşük ücretle çalışmaya mahkum edilmediler. Onlara maliyet gözüyle bakıldı. Maliyette ucuzluk denildi. Ucuz işçiliğin kurbanı haline getirildiler.
Güvencesiz oldukları için, seslerini çıkartamadıkları için, işveren ne derse sorgusuz sualsiz yapmak zorunda kaldıkları için “İşin sevk ve yönetiminde kolaylık” diye tanımlandılar.
Taşeron işçilerinin sendikalı olmalarına izin verilmedi. Sendikalı olmakta ısrar edenler işten atıldı. İşten atılanların direndiği fabrika kapılarında “kadrolu” sendikalı işçiler, kadrolu sendikalı işçilerin üyesi olduğu sendikacılar tarafından dahi yok sayıldılar, görmezlikten gelindiler.
Taşeron işçileri ötekileştirildi. Kadrolu işçilerle aynı kapıdan fabrikaya girmeleri, kadrolu işçilerle aynı saatte çay molası vermeleri, kadrolu işçilerle aynı servis aracına binmeleri yasaklandı. Emekleri değersizleştirildi, yaptıkları üretim yok sayıldı.
Seçmen olma hakları ellerinden alındı. Her seçimde taşeronlar, “Siz bilirsiniz A partisi kaybederse benim sözleşmemi fesheder siz de işsiz kalırsınız oyunuzu ona göre verin” dediler, taşeron işçileri de isteseler de istemeseler de taşeronun işaret ettiği siyasi partiye oy vermek zorunda kaldılar.
Kadrolu işçiler taşeron işçiler üzerinde tehdit edildi. Sizde taşeron işçisi olabilirsiniz diye korkutuldu. Taşeron işçilerinin güvencesizlikleri kısmen güvencede olan işçileri terbiye etmenin aracı haline dönüştü.
Davalar açtılar. Yasaya aykırı asıl işte alt işveren olarak çalıştırıldıklarını kanıtladılar. Mahkemeler işe girdikleri tarihten itibaren asıl işveren işçisi olduklarına karar verdi. Mahkemelerin verdiği kararları kamu işverenleri uygulamadılar.
Taşeron sorunu çözüyoruz, herkesi asıl işveren işçisi yapıyoruz, sendika üyesi oldular toplu iş sözleşmesinden de yararlandırıyoruz diyen sendikalar oldu. Gördük ki işin aslı hiç de öğle değilmiş. Evet taşeron işçisini asıl işveren işçisi yapmışlar. Sendikaya üye olmalarını da sağladılar. Toplu iş sözleşmesinden de yararlanabilirsiniz dediler. Ne var ki toplu iş sözleşmesinin eki niteliğinde hazırlanan protokollerle taşeron işçilerinin ücretlerini, sosyal haklarını taşeronda çalıştıkları düzeyle sabitlediler. Taşeron işçilerinin kadroya alınması da toplu iş sözleşmesinden yararlanması da böylece kağıt üzerinde kalmış oldu.
Taşeron işçilerin kadro istemi siyasilerce sürekli gündemde tutuldu. Oysa taşeron uygulaması önce kamuda başladı. Kamudan özel sektöre yayıldı. Taşeron uygulaması iş yasasıyla sınırlandırıldığında, yasayı delmek içim kamu kuruluşları özel yasalarında değişiklik yaparak asıl işlerinin taşerona yaptırılmasının önünü açtılar.
Taşeron uygulamasını hizmet alımı diye perdelemek de kamuda başladı. Temizlik, çöp toplama belediyelerin asıl işidir, alt işverene verilemez diye Yargıtay karar verdiğinde, belediyeler yasasını değiştirip belediyelerin asıl işlerini hizmet alımı adı altında taşerona vermenin yolunu siyasiler açtı.
Kamu işyerleri taşeron çalıştırma konusunda yargı kararlarıyla Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleriyle resmen inatlaştı.
Taşeron işçilerinin sendikal haklarını kullanmasına kamu işyerleri engel oldu.
Şimdi de belediyelerde çalışan taşeron işçilerini Belediye İktisadi Teşekküllerine (BİT) geçirerek taşeron sorununu çözüyoruz diyorlar. Taşeronun yerini BİT alacak. BİT resmen kamu taşeronu olacak. Eğer işçilerin aynı işi yaptıkları sendikalı işçilerle ücretleri, sosyal hakları eşitlenmez, asıl işyerinde örgütlü sendikaya üye olma hakları güvence altına alınmazsa taşeronun adının Ahmet Ltd. Şti olması ile BİT olması arasında taşeron işçi açısından hiçbir fark olmayacaktır.
Taşeron işçisinin haklarını vermeden çalıştıran ister A LTD. ŞTİ olsun ister BİT, taşeron işçiyi güvencesizliğe mahkum eden koşullar değiştirilmeden, taşeron işçisi işini yaptığı asıl işverenin işçisi, asıl işi yapan işçiyle aynı hakları alamadan sorun çözülmeyecektir.
Taşeron işçisi yorgun. Şimdi yazılı sınav, sözlü sınav, karşılığında sadece isim değişikliği getirecek bir uygulamayla daha da yorulmamalı, bakanlık “Yorgunu yokuşa sürmekten” vazgeçmelidir.
13 Aralık 2017 Adaletin İş Yüzü / Evrensel Gazetesi