Anayasa Mahkemesi (AYM) “6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun”una ilişkin Anayasaya aykırılık iddialarını değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi 2014/177 E., 2015/49 K, 14.05.2015 T. sayılı kararının gerekçesinde devleti ve devletin görevlerini anayasaya göre tanımlayarak dedi ki;
Anayasanın 17. maddesinde “herkesin, yaşama maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.”
“Kişinin yaşam hakkı ve maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan vazgeçilmez devredilmez haklardandır.”
Devlet, bireylerin yaşamlarına saygı göstermek, bireyleri, “Gerek üçüncü kişilerden ve gerekse sorumluluğunda bulunan personelin eylemlerinden kaynaklanan risklere karşı koruma yükümlülüğü altındadır.”
Anayasanın 49. maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu belirtilmiştir.
Devlet, çalışma hayatını geliştirmelidir. Ekonomik önlemler alarak çalışanları korumalı, çalışanların insan onuruna uygun bir yaşam sürdürmelerini sağlamalıdır.
“Devlet, çalışanların yaşam düzeyini yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek için çalışanları korumak” zorundadır.
Devlet, çalışma yaşamını denetleyecek, işsizliği gidermeye elverişli ekonomik bir ortam yaratacaktır.
Çalışma barışını sağlamak için gerekli önlemleri almak devletin görevidir.
Devlet, “Çalışanların güvenli ve sağlıklı bir iş ortamında çalışmalarının temin edilmesini” sağlamak zorundadır.
Devlet, işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerini belirlemek, bunları yaşama geçirmek zorundadır.
İşçi sağlığı iş güvenliği önlemleri işletmelerde maliyetlerin artmasına neden olabilir. Ancak maliyetlerin azaltılması ve rekabet gücünün arttırılması için işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri feda edilemez. Maliyet azaltılması ve rekabet gücünün arttırılması için işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinin “feda edilmesi Anayasada güvenceye bağlanan yaşam hakkını ihlal etmektedir.”
Devlet, ulusal gelirin adil dağılımını sağlamak için gerekli önlemleri almalı, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirmeli, sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözetmelidir.
“Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla Anayasanın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.”
Devlet derken en genel anlamda yasama yürütme ve yargı üçlüsünü kastediyoruz. En basit anlatımla; devlet yasa yapar. Devletin yasa yapan organı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Devlet yasaları uygulayarak toplumu yönetir. Devletin yöneten organı yürütme yani hükümettir. Devlet yaptırım uygular. Devletin yaptırım uygulanmasına karar veren organı yargıdır. Kısaca devlet, yasama, yürütme ve yargıdır.
Dolayısıyla AYM kararında sıralanan ilkelere uymak, kararda belirtilen görevleri yerine getirmek, yasama, yürütme ve yargı üçlüsünün sorumluluğundadır.
Anayasa da tanımlanan devlet, Anayasa Mahkemesinin sıraladığı ve yukarıda özetlediğimiz ilkelere uyan, kendisini görevleriyle tanımlayan devletse, nasıl oluyor da SGK istatistiklerine göre her yüz çalışandan 34.97’si kayıt dışında çalışıyor. Nasıl oluyor da her yüz çalışandan 34.97’sinin fazla çalışmalarını, hafta tatili ücretleri, genel tatil ücretleri ödenmeden, günlük çalışma sürelerinin çok üzerinde çalışmalarına, sosyal güvenlik haklarından mahrum edilmelerine izin veriliyor.
Anayasa Mahkemesinin tanımladığı devlette, ucuz işçilik üzerinden rekabet üstünlüğü sağlamak üzerine kurgulu ekonomik düzen nasıl devam ediyor. Nasıl oluyor da maliyet ve rekabet gücüne feda edilen işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri nedeniyle İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi raporlarına göre 2015 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 646 işçi can veriyor.
Anayasa Mahkemesinin tanımladığı devlette, nasıl oluyor da başbakan barışçıl eylemlerde ölçüsüz güç kullanan, çocukların gençlerin ölmelerine neden olan, meydanları yasaklayıp savaş alanına döndüren vali ve onun emrindeki polis için “destan yazdılar” diyebiliyor. Başbakanın temsil ettiği devlet Anayasa Mahkemesinin yorumladığı anayasadan başka bir anayasaya mı dayanıyor.
Ya Anayasa Mahkemesi tarafından anayasadan hareketle yapılan devlet tanımı yanlış, ya da devlet anayasal sınırlar içerisinde görevlerini yerine getirmiyor.
Kıssayla bitirelim: Ringde sürekli dayak yiyen boksöre hocası çok iyisin, rakibini mahvediyorsun diye bağırıyormuş. Kan ter içerisinde köşesine dönen boksör, hocasına dönüp, ben bu adamı mahvediyorsam beni kim dövüyor diye sormuş.
Devlet, Anayasa Mahkemesinin tanımladığı devlet ise bizi kim dövüyor?
EVRENSEL GAZETESİ 17 Haziran 2015